O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
- She wanted to get away from everyday life.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.