Herhangi bir şeyden pişman olmak istemiyorum.
- I don't want to regret anything.
Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.
- I don't tend to look back and regret what I've done.
Tom, Mary'yi John'a tanıştırdığından pişmanlık duyuyor.
- Tom regrets having introduced Mary to John.
Tom gece geç saatlerde verdiği karardan pişmanlık duyuyor.
- Tom regrets the decision he made late last night.
Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
- He expressed regret over the affair.
Hayatında geriye baktığında, o derin üzüntü duymuştur.
- She regretted deeply when she looked back on her life.
Onunla karşılaşma yoksa üzülürsün.
- Don't cross him or you'll regret it.
Bu duruma çok üzüldük.
- I regret this very much.
Mervyn thought that he could detect a certain regretfulness in his companion's voice.
He regretted his words.
I regret that I have to do this, but I don't have a choice.