تعريف refreshing في الإنجليزية التركية القاموس.
- canlandırıcı
Esperanto canlandırıcı bir şekilde farklı.
- Esperanto is refreshingly different.
Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.
- A walk before breakfast is refreshing.
- ferah
O oldukça ferahlatıcı.
- It's quite refreshing.
O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.
- He made a refreshing walk.
- (Bilgisayar) yeniliyor
- ihya edici
- güçlendirici
- tazeleyerek
- (Bilgisayar) yenileniyor
- tazeleme
- diriltici
- değişik
Bu ferahlatıcı bir değişiklik.
- This is a refreshing change of pace.
- ilginç
- dinlendirici
- hoş
- {f} tazele
- dinçleştirici
- serinletici
- (Tıp) Hayat verici, canlandırıcı, kuvvetlendirici
- hayat verici
- ilginç/canlandırıcı
- {s} ferahlatıcı
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
Ferahlatıcı bir tadı var.
- It has a refreshing taste.
- {s} (canı sıkkın veya oldukça umutsuz birine) çok hoş gelen veya umut veren
- {s} canlandıran
- ferahlama
- refresh
- {f} ferahlatmak
- refresh
- {f} ferahlamak
- refreshing towel
- kolonyalı mendil
- refreshing; restoring
- serinletici; geri
- refreshing displays
- (Bilgisayar) ekranları tazelemek
- refreshing training
- (Askeri) idame eğitimi
- refreshing training
- (Askeri) tazeleme eğitimi
- refresh
- {f} canlanmak
- refresh
- canlandırmak
- refresh
- yenilemek
- refresh
- mutlandırmak
- refresh
- {f} tazelemek
O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- She looked at the picture to refresh her memory.
- refresh
- cana can katmak
- refresh
- (Bilgisayar) yenile
Birisi hafızamı yenileyebilir mi?
- Can someone refresh my memory?
Sayfayı yeniledin mi?
- Did you refresh the page?
- refresh
- güçlendirmek
- refresh
- (Bilgisayar) yenile düğmesini tıklatın
- refresh
- (Bilgisayar) yinele
- refresh
- {f} tazele
Fotoğrafla hafızasını tazeledi.
- She refreshed her memory with the photo.
Tom içkisini tazeledi.
- Tom refreshed his drink.
- refresh
- dinçleştirmek
- refresh
- {i} tazeleme
Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var.
- In August, I have a technological refresher course that lasts two months.
O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- She looked at the picture to refresh her memory.
- refresh
- (anıları/vb.) tazelemek
- refresh
- ye/tazele
- refresh
- tazelik kazanmak
- refresh
- {f} mutlulandırmak
- refresh
- (Tıp) Dinlendirmek, serinletmek, 3.Canlanmak, dinlenmek
- refresh
- {f} tazelemek: Can I refresh your drink? İçkini tazeleyeyim mi?
- refresh
- {f} açılmak
- refresh
- {f} tazelenmek
- refresh
- kuvvetlendirmek refresh oneself canlanmak
- refresh
- {f} serinletmek
- refresh
- yeniden canlandırmak
- refresh
- {f} hayat vermek
- refresh
- dinlendirmek
- refresh
- serinlemek
- refresh
- {f} dinçleşmek
- refresh
- {f} (güç verip) canlandırmak, diriltmek, ihya etmek
- refresh
- dinlenmek
- refresh
- yeme/tazeleme
- refresh
- refreshingly canlandırıcı surette
- refresh
- (Tıp) Tazelemek, yeniden canlandırmak, taze hayat vermek
- refresh
- tazele,v.tazele: n.tazeleme
- refresh
- atıştırmak
- refreshingly
- ferahlatıcı bir şekilde
- refreshingly
- ilginççe/canlandırarak
- refreshingly
- dinçleştirerek