Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Öğrencilerimizin deprem kurbanlarının refahına katkıda bulunmaları için bize izin verin; cebimizdeki bozuk paralar bile bir yere kadar yeterli olacaktır.
I work for public welfare.
- Ben kamu refahı için çalışıyorum.
I wish you both happiness and prosperity.
- Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.
You must realize that prosperity does not last forever.
- Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini fark etmelisin.
GDP isn't a measure of well-being.
- GSYİH refahın bir ölçüsü değildir.
Parents must look after the well-being of the their children.
- Ebeveynler, çocuklarının refahı için bakım yapmalıdır.
The next two years are not expected to be prosperous.
- Gelecek iki yılın refah olması beklenmiyor.
Germans value a strong social welfare state.
- Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.
Germans value a strong social welfare state.
- Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.
She attended the lecture on social welfare.
- Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.