Onun saçları kırmızımsı. Bu yüzden onun lakabı Havuç.
- She has reddish hair. That's why her nickname is Carrot.
Kırmızımsı kahverengi çatılı bina bir kilisedir.
- The building with the reddish brown roof is a church.
Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
- When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
Ania kahverengi ama Magdalena sarı saça sahip.
- Ania has brown hair, but Magdalena has blonde hair.
Kızıl Haç'a para bağışladılar.
- They contributed money to the Red Cross.
1920 yazına doğru Kızıl Panik bitmişti.
- By the summer of 1920, the Red Scare was over.
Neden bankı kırmızıya boyadın?
- Why did you paint the bench red?
Kırmızı bir spor araba aldım.
- I bought a red sports car.
Sonbaharda yapraklar kahverengileşir.
- The leaves turn brown in the autumn.
Sambo, Sovyet Kızıl Ordu tarafından yaratılmış bir Rus dövüş sanatıdır.
- Sambo is a Russian martial art created by the Soviet Red Army.
Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.
- The future of our company is at stake. We have been heavily in the red for the last couple of years.
Bizim aile bütçesi borçludur.
- Our family budget is in the red.
Tom kızıl saçlı biridir.
- Tom is the one with red hair.
Kazakistanlı Adil, Neandertallerin kızıl saçlı olduklarına inanıyor.
- Adil the Kazakh believes that Neanderthals had red hair.
O saçını kırmızı boyadı.
- She dyed her hair red.
Ahırlar kırmızı boyalıdır, çünkü kırmızı boya ucuzdur.
- Barns are painted red because red paint is cheap.
Tom'un elleri titriyordu ve yüzü kızarmıştı.
- Tom's hands were shaking and his face was red.
Ateşin sıcaklığı ile yanakları kızarmıştı.
- Her cheeks were tinged with red by the warmth of fire.
the Red Army.
Her hair had red highlights.
The girl wore a red skirt.
a red advertisement.
Tom said that he prefers red wine.
- Tom said he prefers red wine.
Tom said he prefers red wine.
- Tom said that he prefers red wine.
Be prepared for the rejection.
- Red için hazırlıklı olun.
Please read our disclaimer.
- Lütfen sorumluluk reddi beyanımızı okuyun.
He declined my proposal.
- O benim önerimi reddetti.
Tom declined to comment on the matter.
- Tom sorunla ilgili yorum yapmayı reddetti.
I interpreted her silence as a refusal.
- Onun sessizliğini bir red olarak yorumladım.
I was as surprised by Tom's refusal as you were.
- Tom'un reddetmesine senin şaşırdığın kadar şaşırdım.
Roosevelt refused to accept the idea of defeat.
- Roosevelt yenilgi fikrini kabul etmeyi reddetti.
The Confederate leaders refused to accept defeat.
- Konfederasyon liderleri yenilgiyi kabul etmeyi reddetti.