Siz beklerken kaydedilmiş bazı müziklerin tadını çıkarabilirsiniz.
- You can enjoy some recorded music while you wait.
Kaydedilmiş sesini dinlerken bir yabancının sesini dinliyormuş gibi hissedersin.
- When you listen to your recorded voice, you get the feeling that you're hearing the voice of a stranger.
Kamera hiçbir şey kaydetmedi.
- The camera recorded nothing.
Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.
- Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score.
Bir grup bilim adamı deneyi kaydetmek hazır bekledi.
- A group of scientists stood by, ready to record the experiment.
Biyologlar balina aramaları kaydetmek için bir hidrofon kullandı.
- The biologists used a hydrophone to record whale calls.
Kendimi onun plaklarını dinlerken buldum.
- I found myself listening to his records.
Dün gece bazı plakları dinledim.
- I listened to some records last night.
Tom yarışı kazanamayarak mükemmel sicilini bozdu.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
Bir iş adamı olarak iyi bir sicile sahip.
- He has a good record as a businessman.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Stokta yüzlerce kayıtlarımız var.
- We have hundreds of records in stock.
Bu konuşmayı kaydetmemin bir sakıncası var mı?
- Would you mind if I record this conversation?
Onun konuşmasını kaydetmelisin.
- You must record his speech.
Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.
- The document records that the war broke out in 1700.
O, üçlü atlamada yeni bir rekor kıracağından emin.
- He is sure to set a new record in the triple jump.
Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.
- Tom currently holds the school record for the 100 yard dash.
Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.
- The conversation was secretly recorded and used as evidence.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Dosya bakanlığa gönderildi.
- The record was sent to the ministry.
Yayını kasete kaydet.
- Record the broadcast on tape.
Konuşmamızı kaydettim.
- I recorded our conversation.
Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.
- Setting a new record added to his fame.
Kayıtlarımız henüz ödeme yapmadığınızı göstermektedir.
- Our records show that you haven't paid yet.
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.
- You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed.
Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.
- Sami was falsifying his university records.
Recorded music comes in many forms.
I still like records better than CDs.
The tourist's photographs and the tape of the police call provide a record of the crime.
The team set a new record for most points scored in a quarter.
I wanted to record every detail of what happened, for the benefit of future generations.
... That's my favorite part, is, then, when the song goes into its phase of being recorded ...
... for only a very brief instant in the recorded history of the universe. ...