تعريف record في الإنجليزية التركية القاموس.
- kaydetmek
Biyologlar balina aramaları kaydetmek için bir hidrofon kullandı.
- The biologists used a hydrophone to record whale calls.
Bir grup bilim adamı deneyi kaydetmek hazır bekledi.
- A group of scientists stood by, ready to record the experiment.
- sicil
Sumo güreşçisinin sicili, bir galibiyet ve beş yenilgidir.
- The sumo wrestler’s record is one win and five losses.
Çocuğun iyi bir okul sicili var.
- The boy has a good school record.
- {i} plak
Bu plaklardan hiçbirini sevmiyorum.
- I don't like any of these records.
Kendimi onun plaklarını dinlerken buldum.
- I found myself listening to his records.
- kayıt
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Bu kayıt cihazı yeni değil.
- This tape recorder is not new.
- {i} rapor
- kayda almak
- (Politika, Siyaset) kayıt tutmak
- kayıt etmek
- yazmak kaydetmek
- (Askeri) BİRBİRLERİYLE İLGİLİ VERİLER TOPLULUĞU, KAYIT MASRAFLARI KARŞILAMA, ÖDEME
- (Tıp) Kayıt devamlı kalacak şekilde tesbit edilmiş kayıt
- kayıt, kaydetmek kayıt
- {f} kaydını yapmak
- (Bilgisayar) kaydetme
Biyologlar balina aramaları kaydetmek için bir hidrofon kullandı.
- The biologists used a hydrophone to record whale calls.
Bu konuşmayı kaydetmemin bir sakıncası var mı?
- Would you mind if I record this conversation?
- {i} tutanak
- mazbata
- (Tıp) rekord
- (Ticaret) zabıt
- teybe almak
- tutanaklandırmak
- en çok
- kayıt yapmak
- defter
- dosya
Dosya bakanlığa gönderildi.
- The record was sent to the ministry.
- {f} kaydet
Yayını kasete kaydet.
- Record the broadcast on tape.
Birkaç cümle kaydetti.
- She recorded a few sentences.
- (görüntü/ses) almak
- rekor
O, üçlü atlamada yeni bir rekor kıracağından emin.
- He is sure to set a new record in the triple jump.
Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.
- This year unemployment will reach record levels.
- plak/rekor/kayıt
- şöhret
Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.
- Setting a new record added to his fame.
- göstermek
Kayıtlarımız henüz ödeme yapmadığınızı göstermektedir.
- Our records show that you haven't paid yet.
- (aygıt) kaydetmek
- deftere kaydetmek
- rekor düzeyde
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
- isim
- yazmak
- ün
Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.
- You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed.
Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.
- Sami was falsifying his university records.
- kaydet(mek)
- recording angel insanın emellerini kaydeden melek
- {f} banda almak
- def
- {f} not etmek
- (noun) tutanak
- {i} belge
Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.
- The document records that the war broke out in 1700.
- {f} kayda geçirmek
- plağa almak
- {f} çekmek
- {i} kütük
- (verb) tutanak yazmak
- {i} vesika
- almak
- rekor yapan
- gizli
Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.
- The conversation was secretly recorded and used as evidence.
- (Kanun,Ticaret) tescil etmek
- en yüksek
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- (Kanun) tescil
- rekor kıran
- kaydı
- tutanak yazmak
- criminal record
- sabıka kaydı
- recording
- kayıt
Tom kayıt yapmayı durdurdu.
- Tom stopped recording.
5. Beethoven'da ki en sevdiğin kayıt nedir?
- What's your favorite recording of Beethoven's Fifth?
- record a file
- dosya tutmak
- record a log
- (Bilgisayar) günlüğe kaydet
- record book
- rekorlar kitabı
- record book
- kayıt defteri
- record count
- (Bilgisayar,Teknik) kayıt sayma
- record data
- (Bilgisayar) veri kaydı
- record file
- (Bilgisayar) dosyaya kaydet
- record format
- (Bilgisayar) kayıt deseni
- record gain
- (Televizyon) kayıt kazanma
- record gain
- (Bilgisayar) kayıt kazancı
- record key
- (Bilgisayar) kayıt anahtarı
- record label
- bandrol
- record label
- (Muzik) plak şirketi
- record label
- kayıt etiketi
- record led
- (Bilgisayar) kaydet ışığı
- record level
- (Bilgisayar) kayıt düzeyi
- record lock
- (Bilgisayar) kayıt kilitle
- record locks
- (Bilgisayar) kayıt kilitleri
- record meter
- (Bilgisayar) kayıt ölçer
- record mixer
- (Bilgisayar) kayıt karıştırıcı
- record mute
- (Bilgisayar) kayıt sessiz
- record name
- (Bilgisayar) kayıt adı
- record next
- (Bilgisayar) sonrakini kaydet
- record order
- yüklü sipariş
- record player
- fonograf
- record sound
- (Bilgisayar) ses kaydet
- record state
- (Bilgisayar) kayıt durumu
- record types
- (Bilgisayar) kayıt türleri
- record video
- (Bilgisayar) video kaydet
- record vol
- (Bilgisayar) kayıt sesi
- record/field
- (Bilgisayar) kayıt/alan
- record breaker
- rekor kıran
- record length
- kayıt uzunluğu
- record locking
- kayıt kilitleme
- record on film
- filme kaydet
- record player
- pikap
- record player
- plakçalar
- record-breaking
- rekor kıran
- record access mechanism
- kayıt erişim mekanizması
- record blocking
- kayıt bloklaması, kayıt öbeklemesi
- record books
- yazmak kitap
- record card
- Kayıt kartı
- record count
- kayıt sayma, kayıt sayımı
- record density
- Kayıt yoğunluğu
- record format
- kayıt formatı, kayıt deseni, kayıt biçimi
- record gap
- kayıt aralığı
- record generator
- kayıt üreteci
- record header
- kayıt başlığı
- record identification
- Kayıt kimlik
- record industry
- müzik endüstrisi
- record library
- kayıt kitaplığı
- record mark
- kayıt işareti
- record of family ancestry
- aile kayıt soy
- record of losses
- kayıpların rekor
- record of previous conviction
- adlı sicil kaydı
- record of the hearing
- (Kanun) Duruşma tutanağı
- record retrieval
- kayıt alımı
- record section
- kayıt bölümü, kayıt parçası
- record shop
- (Yeni) Müzik CDleri satan işyeri
- record shop
- (Eski) Plakçı
- record storage mark
- kayıt depolama işareti
- record store
- plak dükkânı
- record-keeper
- Kayıt-keeper
- record-label
- (Muzik) Plâk şirketi, müzik şirketi
- record a macro
- makro kaydetmek
- record as target
- (Askeri) HEDEF OLARAK KAYDET: Hedefin ileride ateş altına alınması lüzumunu belirtmek üzere verilen emir
- record book
- (Askeri) KAYIT DEFTERİ: Bir bataryaya bir mayın grubuna veya benzeri birliklere ait bütün önemli bilgileri ayrıntılı olarak yazmaya mahsus defter
- record breaker
- rekortmen
- record button
- Kayıt düğmesi
- record firing
- (Askeri) DERS ATIŞI: Kaydı tutulan hedefli atış eğitimi. Hafif silahlar için bu kayıt, askerin nişancılık sınıflandırmasında esas olur. Buna eskiden (record practice) denirdi
- record high
- en yüksek
- record holder
- rekor kıran
- record holder
- rekortmen
- record information
- (Askeri) KAYIT BİLGİSİ: Geri alınabilecek, çoğaltılabilecek veya saklanabilecek şekilde geçici veya daimi şekilde kayıt edilmiş her türlü bilgi (grafik, veri, bilgisayar hafızası bilgileri v. s.)
- record inventory
- (Ticaret) kaydi envanter
- record inventory
- (Ticaret) kayıtlara göre envanter
- record layout
- tutanak plani
- record low
- en düşük
- record machine
- müzik kutusu
- record machine
- paralı müzik kutusu
- record machine
- otomatik plâkçalar
- record macro
- Makro Kaydet
- record macro
- (Bilgisayar) makroyu kaydet
- record material
- (Askeri) KAYDA TABİ EVRAK VE MALZEME: Federal kanunlara göre veya kamu işleriyle ilgili olarak, bir askeri müessese tarafından alınan veya hazırlanan şekil ve evsafı ne olursa olsun her türlü kitap, gazete, harita, fotoğraf ve diğer belgeler
- record of events
- (Askeri) GÜNLÜK VUKUAT KAYDI: Bir teşkilin tarihçesine esas teşkil eden birlikleri ihtiva eden günlük kayıtlar. Esaslı değişiklikler görülmediği takdirde ayın onuncu, yirminci ve son günü teşkilata ait normal görevler kaydedilir
- record of previous convictions
- adli sicil
- record of the proceedings
- (Avrupa Birliği) hükümlerin kaydı
- record office
- adli sicil bürosu
- record office
- arşiv
- record officer
- (Askeri) ARŞİV SUBAYI: Bir büro, komutanlık veya tesis dahilinde biriken bütün eski ve lüzumsuz dosyaların yok edilmesinden veya bunların evrak mahzenine kaldırılmasından, son işlem yönetmelikleri çerçevesi içine girmeyen kayıtlar için bu yolda programlar hazırlanmasından, dosyaların tutulmasından ve tutulmalarındaki usullerin kontrolundan sorumlu subay
- record player
- plâkçalar
- record practice
- (Askeri) DERS ATIŞI: Bak. "record firing"
- record prices
- rekor fiyatlar
- record section
- (Bilgisayar) kayıt bölümü
- record section
- (Bilgisayar) kayıt parçası
- record segmentation
- tutanak bolutlemesi
- record separator
- Kayıt Ayıracı
- record service practice
- (Askeri) DERS ATIŞININ HAZIRLIK VE İDARESİ: Bak. "service practice"
- reference record
- referans kaydı
- receiving record
- (Ticaret) teslim alma kaydı
- receiving record
- (Ticaret) tesellüm kaydı
- relative record
- (Bilgisayar) göreceli kaydet
- prior criminal record
- Sabıka kaydı
- recorded
- (Askeri) kayda geçilmiştir
- recorded
- {s} kayıtlı
- recorded
- {s} kaydedilmiş
Benim kaydedilmiş sesim benim doğal sesim gibi gelmiyor.
- My recorded voice does not sound like my natural voice.
Geçen yıl şimdiye kadar kaydedilmiş en sıcak yıl oldu.
- Last year was the hottest year ever recorded.
- access record
- (Bilgisayar,Teknik) erişim tutanağı
- audio record
- (Bilgisayar) ses kaydederken
- boot record
- (Bilgisayar) önyükleme kaydı
- delete record
- (Bilgisayar) kayıt sil
- enlistment record
- (Askeri) hal tercümesi
- health record
- (Tıp) sağlık karnesi
- independent record label
- (Muzik) bağımsız plak şirketi
- log record of system events
- (Bilgisayar) bilgisayar günlüğü
- police record
- adli sicil
- record keeping
- (Ticaret) defter tutma
- recording
- (Bilgisayar) kaydedilen
- recording
- (Bilgisayar) kaydediyor
Şu anda bizi kaydediyor musun?
- Are you recording us right now?
Bunu kaydediyor musun?
- Are you recording this?
- recording
- kaydederek
- recording
- kaydedeci
- recording
- (Bilgisayar) kayıt için
- recording
- kaydedici
- recording
- (Bilgisayar) kaydediliyor
- recording
- (Bilgisayar) kaydederken
- records
- (Bilgisayar) kayıt
Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
- A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.
- The document records that the war broke out in 1700.
- records
- (Ticaret) dosyalar
- records
- (Ticaret) siciller
- records
- (Askeri) evrak
- select record
- (Bilgisayar) kayıt seç
- strong motion record
- (Çevre) kuvvetli yer hareketi kaydı
- written record
- (Politika, Siyaset) arşiv
- recorded
- {f} kaydet
Konuşmamızı kaydettim.
- I recorded our conversation.
Birkaç cümle kaydetti.
- She recorded a few sentences.
- recording
- {f} kaydet
Bunu kaydetmiyor musun?
- Aren't you recording this?
Bizi şimdi kaydetmiyor musun?
- Aren't you recording us right now?
- a record
- rekor
- record keeping
- kayıt tutma
- recording
- kayde
- recording
- kayt
- recording
- kayd
- records
- kayıtlar
Stokta yüzlerce kayıtlarımız var.
- We have hundreds of records in stock.
O, mali kayıtları nasıl tutacağını öğrenecekti.
- He would learn how to keep financial records.
- records
- rekorlar
- recorded
- (Askeri) KAYDA GEÇİLMİŞTİR: Top ve deniz topçu ateşi desteğinde "hedef olarak kaydedildiğini" belirtmek için kullanılan terim
- recording
- {i} bant
- recording
- (Tıp) Herhangi bir şekilde kaydetme, özellikle bir olayın seyrini çizelge halinde kağıt üzerine geçirme
- recording
- (Askeri) (INTELLIGENCE) HABERLERİN KAYIT VE SINIFLANDIRILMASI (İSTİHBARAT): Haber ve bilgilerin istihbarat bakımından işlemini kolaylaştırmak maksadıyla sistemli bir şekilde sınıflandırılması ve düzenlenmesi
- recording
- {s} zabıt
- recording
- {i} kayda geçme
- recording
- {i} zapta geçme
- recording
- {i} (kaset, plak v.b.'ne ait) kayıt
- recording
- {s} yazıcı
- recording
- plak
- recording
- {i} ses kaydı
Dan bir ses kaydı ile Linda'nın suçunu kanıtladı.
- Dan proved Linda's guilt with an audio recording.
- records
- (Askeri) KAYITLAR, EVRAK: Dosya dolaplarında sandıklarda veya raflarda biriken ve muhafaza edilen, büro veya dolaplarda yer işgal eden hertürlü evrak, fotoğraf (film dahil) şekil ve özelliklerine bakılmaksızın her türlü fotokopi ve haritalar. Yayınlar ve ikmal maksadıyla elde tutulan kullanılmamış basılı kağıtlar bunun dışındadır. Bu terim dosyalar (files) ile aynı anlamda fakat daha şümullü bir terimdir ve daha geniş bir anlam taşır
- records
- arşiv
- records
- zabıtlar