Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
- You ought to face the stark reality.
Tom gerçeklik ve fantazi arasındaki farkı bilmiyor.
- Tom doesn't know the difference between reality and fantasy.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde.
- She looks young, but in reality she's over 40.
Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.
- You should face up to the reality.
Tom hakikatten habersiz.
- Tom is out of touch with reality.
The ultimate reality of life is it ends in death.