Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
- Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
Why settle for a Kia when you can clearly afford an Audi?
- Bir Audi'ye paran rahat yeterken, bir Kia'ya neden razı olasın?
I doubt that Tom will consent to do that.
- Tom'un bunu yapmaya razı olduğundan kuşku duyuyorum.
They will not consent to your proposal.
- Teklifinize razı olmazlar.
I interpreted his silence as consent.
- Sessizliğini razı olmasına yordum.
He finally consented to our plan.
- Sonunda planımıza razı oldu.