Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Tom hiç yüzemez. Diğer taraftan, o iyi bir beyzbol oyuncusudur.
- Tom can't swim at all. On the other hand, he is a good baseball player.
Diğer taraftan, bazı dezavantajları var.
- On the other hand, there are some disadvantages.
Onunla çok ustaca başa çıktın.
- You handled that very skillfully.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Tom elleriyle alkışladı.
- Tom clapped his hands together.
Tom elleriyle heyecanla alkışladı.
- Tom clapped his hands together excitedly.
Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
- One of the students raised his hand to ask a question.
Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum.
- My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
- That actor is both handsome and skillful.
Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
Al. Bunu yanında taşı. İşine yarayabilir.
- Here. Take this with you. It might come in handy.
Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.
- The group of noisy boys was getting out of hand.
İşler biraz kontrolden çıktı.
- Things got a little out of hand.
Yardım edebilir miyim?
- Can I give you a hand?
Bana yardım edebilir misin?
- Could you lend me a hand?