Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
- The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
Akbabalar tarafından gagalanan ölü bir geyik, diğer hayvanlar tarafından kısmen yenilmiş kalır, o tür çürümüş ete leş denir.
- A dead deer being pecked by vultures, remains partly eaten by other animals, that sort of rotten meat is called 'carrion'.
Onun ölümünün sebebi bir sır olarak kalır.
- The cause of his death still remains a mystery.
O, prensiplerine sadık kalıyor.
- He remains loyal to his principles.
Otel kış boyunca kapalı kalır.
- The hotel remains closed during the winter.