O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.
- He has made rapid progress in English.
O, hızlı konuşmaya eğilimlidir.
- She tends to speak rapidly.
Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
- After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- My wishes for your father's rapid recovery.
Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
- A computer can calculate very rapidly.
Onun İngilizcedeki yeterliliği hızla gelişti.
- Her proficiency in English rapidly improved.
Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.
- Time passed rapidly and the work didn't advance at all.
The attorney peppered him with rapid fire questions, barely giving him time to reply.
... about in a very rapid way. ...
... Precisely the reason we are able to see more rapid progress than ever before is because ...