Tom is seldom late for appointments.
- Tom randevulara nadiren geç gelir.
Tom is rarely late for appointments.
- Tom randevulara nadiren geç kalır.
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
I took a taxi so that I would be in time for the appointment.
- Randevuya zamanında yetişeyim diye taksiye bindim.
Jane could not believe it when her date polished off an entire chocolate cake.
- Jane randevusunda tüm bir çikolatalı kekin bittiğine inanamadı.
Tom brought a flower and presents for his date.
- Tom randevusu için bir çiçek ve hediyeler aldı.
Tom bought, for his rendezvous, a flower and a gifts.
- Tom randevusu için bir çiçek ve bir hediye aldı.
I have a rendezvous with my uncle tomorrow.
- Yarın amcamla randevum var.
Do you have any engagement tomorrow?
- Yarın herhangi bir randevun var mı?
I can't go with you. I have an engagement.
- Seninle gidemem. Bir randevum var.
We must avoid calling on others without an appointment.
- Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
Tom has an appointment at 2:30.
- Tom'un 2.30'da randevusu var.