Otobüs duraklarında yükseltilmiş bordürler zorunlu olmalıdır.
- Raised kerbs at bus stops should be mandatory.
Otobüs bilet ücretleri yüzde yirmi yükselmiştir.
- The bus fares have been raised by 20 percent.
İki yıl önce albay rütbesine yükseltildi.
- He was raised to the rank of colonel two years ago.
Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.
- Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more.
Toplantıda konuşmak isterseniz elinizi kaldırmak zorundasınız.
- You have to raise your hand if you want to speak at the meeting.
Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
- My mother worked hard in order to raise us.
Bu, çocuk yetiştirmek için böylesine harika bir yer olurdu.
- This would be such a great place to raise kids.
Ev sahibi kirayı yükseltmek istediğini söylüyor.
- The landlord says he wants to raise the rent.
Sesini yükseltmek zorunda değilsin.
- You don't have to raise your voice.
Patronumdan ücret artışı istedim.
- I asked my boss for a pay raise.
Görünüşe göre, biz iki ay içerisinde bir artış alacağız.
- Apparently, we'll be getting a raise within two months.
Patronum zam isteğimi reddetti.
- My boss refused my request for a raise.
Tom zam almayı ummuyordu.
- Tom didn't expect to get a raise.
A raised-floor air distribution system can lower long-term operating costs while also providing for wire management and offering significantly improved user satisfaction.
O yükselmeyi hak ediyorum.
- I deserve that raise.
Bekar bir anne için iki işte çalışmak ve 5 çocuk büyütmekten daha ne zor olabilir?
- What's harder than for a single mother to work 2 jobs and raise 5 kids?
Sen hapishanedeydin bu yüzden çocuklarımızı kendim büyütmek zorunda kaldım.
- You were in prison, so I had to raise our children by myself.
Boş ümit beslemek istemiyorum.
- I don't want to raise false hopes.
Benim için hayvan beslemek mümkün mü?
- Is it possible for me to raise the animal?
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Maaş zammı isteğimiz reddedildi.
- Our request for a pay raise was turned down.
O bir maaş zammı istedi.
- He asked for a pay raise.
Tom sesini yükseltti.
- Tom raised his voice.
Yardım fonunu yükseltmek için bir araba gezintisine başladılar.
- They started a drive to raise a charity fund.
Sen yardım çalışmaları için fon toplamak zorundasın.
- You have to raise funds for the relief work.
Aids'li insanlara yardım etmek amacıyla para toplamak için şarkıcılar birlikte şarkı söylediler.
- The singers sang together in order to raise money to help people with AIDS.
The boss gave me a raise.
Chew with your mouth shut — were you raised in a barn?.
Two raised to the fifth power equals 32.
... We didn't raise taxes. You've raised them by a trillion dollars under "Obamacare." We ...
... But at least you've raised your chances ...