Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Ne yapacağımdan pek emin değilim.
- I'm not quite sure what to do.
Aslında pek emin değilim.
- Actually, I'm not quite sure.
Oldukça yorgun görünüyordu.
- He looked quite tired.
Oldukça büyük bir numara.
- It is quite a big number.
Tom Mary'den epeyce yaşlı.
- Tom is quite a bit older than Mary.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Bu bütünüyle doğru değil.
- It's not quite right.
Tom'un söylediği bütünüyle doğru.
- What Tom says is quite true.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I don't quite agree with you.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum.
- I don't quite know how it happened.
Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
- Tom couldn't quite make out what the sign said.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Arapçayı iyice öğrenmek oldukça zordur.
- It's quite difficult to master Arabic.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Ben gayet iyi hissediyorum.
- I'm feeling quite well.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
- He's quite a nice fellow but I don't like him.
O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
- It is really quite a good story.
Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı.
- The torrential rain did quite a bit of damage.
Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.
- Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time.
Sumo hakkında bayağı çok şey biliyorsun.
- You know quite a lot about Sumo.
Oğlun şimdiye kadar bayağı boy atmış olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Bu hakikaten yeterince büyük değil.
- That's not quite big enough.
Onu pek çok defa yaptım.
- I've done that quite a lot.
Onun tamamıyla farkındayım.
- I'm fully aware of that.
Gerçeğin tamamıyla farkındayım.
- I'm fully aware of that fact.
Tom'un işini bırakmaktan başka hiçbir seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to quit his job.
Ben şu anki işimi bırakmak istiyorum.
- I want to quit my current job.
Tom Mary'den epeyce daha uzun.
- Tom is quite a bit taller than Mary.
Tom Mary'den epeyce daha genç.
- Tom is quite a bit younger than Mary.
Birçok Amerikalılar suşi severler.
- Quite a few Americans like sushi.
Fransızcayı iyi konuşan birçok arkadaşım var.
- I have quite a few friends who speak French well.
I have met quite a few people in America.
Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.
- They bought quite a few books.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received quite a few letters this morning.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Sen çıkmak zorunda değilsin.
- You don't get to quit.
Şikayet etmeyi kes. Gitmek zorundasın.
- Quit complaining. You have to go.
Tom gitmek için pek hazır değil.
- Tom isn't quite ready to go.
Üzgünüm, bugün tamamen ayrılmış.
- I'm sorry, today is fully booked.
Masumiyetinden tamamen eminim.
- I am fully convinced of your innocence.
Tom'un vazgeçmekten başka seçeneği yok.
- Tom has no choice but to quit.
Ivır zıvır yiyecek yemekten vazgeçmek için irade gücüne sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum.
- I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.
İşinden ayrılmaya karar verdiğinden dolayı mutlu görünüyorsun.
- Now that you've decided to quit your job, you look happy.
İşinizden ayrılma nedeninizi hâlâ bana söylemediniz.
- You still haven't told me why you quit your job.
O şirketten istifa etmek için kararını verdi.
- She's made up her mind to quit the company.
Terketmeyeceğim, ne söylersen söyle.
- I won't quit, no matter what you say.
Tom görevini terk etti ve işinden ayrıldı.
- Tom abandoned the mission and quit his job.
O, karısı onu terk ettikten sonra oldukça kindar oldu.
- He became quite vindictive after his wife left him.
Onu yapmayı terk etmeye karar verdim.
- I've decided to quit doing that.
Tom Mary'den epeyce yaşlı.
- Tom is quite a bit older than Mary.
Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.
- Tom has told us quite a bit about you.
Ben sık sık seyahat yaparım.
- I do travel quite a bit.
Tom ve ben sık sık konuşuruz.
- Tom and I speak quite a bit.
O, ne gördüğünü polise tam olarak bildirdi.
- He reported fully what he had seen to the police.
Bir kelimenin nasıl kullanıldığını tam olarak anlamak için, onun birçok farklı içeriklerde kullanılması gerekir.
- In order to fully understand how a word is used, it needs to be used in many different contexts.
Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I've quit using French with you.
Bu işi nasıl bırakabilirim?
- How can I quit this job?
Tom ayrılmak istemedi.
- Tom didn't want to quit.
Tom bana şirketten ayrılmak istediğini söyledi.
- Tom told me he wanted to quit the company.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Terketmeyeceğim, ne söylersen söyle.
- I won't quit, no matter what you say.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Sigara içmeyi bırakmalısın.
- You must quit smoking cigarettes.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Sen vergilerini ödemek için mi buradasın? Tam olarak değil. Gwonam! Ben seni tatilde sanıyordum!
- You're here to pay your taxes? Not quite. Gwonam! I thought you were on vacation!
In Lejeuneaceae vegetative branches normally originate from the basiscopic basal portion of a lateral segment half, as in the Radulaceae, and the associated leaves, therefore, are quite unmodified.
Work went quite well today.
I don't quite understand you.
Quite marvelous? What was wrong with it?.
I've watched quite a few basketball games in my time.
You should call Matt back. He is a doctor and is rich. He is quite a catch, you know. I wish I had a doctor that was interested in me.
twyes smote I hym doune, & thenne he promysed to quyte me on my best frynde, and so he wounded my sone .
Vnthankfull wretch (said he) is this the meed, / With which her soueraigne mercy thou doest quight?.
John is planning to quit smoking.
... plenty of time to respond. We are quite aware of the clock for both of you. But I want to ...
... they're actually quite inefficient. ...