quick to notice; showing quick and keen perception

listen to the pronunciation of quick to notice; showing quick and keen perception
الإنجليزية - التركية

تعريف quick to notice; showing quick and keen perception في الإنجليزية التركية القاموس.

observant
{s} riayet eden
observant
{s} dikkatli

Gazeteci olmak istiyorsan dikkatli olmalısın. - If you want to be a newspaperman, you have to be observant.

Sanırım çok dikkatliyim. - I think I'm very observant.

observant
{s} itaatkâr

Tom çok itaatkâr değil. - Tom isn't very observant.

Tom çok itaatkar değildi. - Tom wasn't very observant.

observing
{s} inceleme
observing
tarassut
observant
uyan
observing
{i} gözlem

Ben yabani kuşları gözlemliyorum. - I'm observing wild birds.

Tom gizemli yeni bir nesne keşfettiğinde teleskobuyla gökyüzünü gözlemliyordu. - Tom was observing the sky with his telescope when he discovered a mysterious new object.

observing
{f} gözle

Tom gizemli yeni bir nesne keşfettiğinde teleskobuyla gökyüzünü gözlemliyordu. - Tom was observing the sky with his telescope when he discovered a mysterious new object.

Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir. - Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children.

observant
{s} itaatli

Tom çok itaatli, değil mi? - Tom is very observant, isn't he?

Tom oldukça itaatli, değil mi? - Tom is quite observant, isn't he?

observant
kanuna riayetkâr
observant
observantly dikkat ederek
observant
itaatli/dikkatli
observant
{s} bağlı
observant
{s} dikkat eden
observing
{i} gözleme

Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir. - Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.

observing
{s} gözetleme
الإنجليزية - الإنجليزية
observing
observant
quick to notice; showing quick and keen perception
المفضلات