Tom ve Mary hemen hemen her gün kavga ederler.
- Tom and Mary quarrel almost every day.
Dostluğumuz kavgalarımızdan büyük.
- Our friendship is greater than our quarrels.
Lütfen tartışmaktan vazgeçin.
- Please cease from quarreling.
Seninle tartışmak istemiyorum.
- I don't want to quarrel with you.
Bu şekilde bir ağız kavgasına son vermeliyiz.
- We must put an end to this kind of quarrel.
Ben münakaşaya karıştım.
- I was involved in the quarrel.
Önemsiz şeyler hakkında onunla tartışmayacak kadar akıllıyım.
- I know better than to quarrel with her about trifles.
John, eşi ile şiddetli bir tartışma yaşadı.
- John had a violent quarrel with his wife.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Tom ve Jane tartıştılar fakat ertesi sabah barıştılar.
- Tom and Jane quarreled, but they made up the next morning.
O kendi kendine kavga etti.
- He quarreled with his own self.
Dün Tom'la kavga ettim.
- I quarreled with Tom yesterday.
Bu şekilde bir ağız kavgasına son vermeliyiz.
- We must put an end to this kind of quarrel.