Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
- Tom is putting stuff in his backpack.
O kili ateşe koyarak sertleştirdi.
- He hardened clay by putting it into a fire.
Her şeyi bir tekneye koyarak riske atmayın.
- Don't risk putting everything in one boat.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Tom'u listeye koyuyorum.
- I'm putting Tom on the list.
Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
- Tom is putting stuff in his backpack.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Onu bu hastaneye koymak gerekli değildir.
- It's not necessary to put him in the hospital.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
- You should put something in your stomach before you go.
Kağıtları sıraya koymayı denemekten vazgeçti.
- He has given up trying to put the papers in order.
Seni çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to put you out.
Bu kazak çıkarmak ve giymek için rahat.
- This sweater is comfortable to take off and put on.
Yangını söndürmek için birlikte çalıştılar.
- They worked together to put out the fire.
Yangını söndürmek uzun bir süre aldı.
- It took a long time to put out the fire.
Kısaca söylemek gerekirse, o, onun önerisini geri çevirdi.
- To put it briefly, she turned down his proposal.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
- We have to put right what we have done wrong.
Soru sormak istiyorsanız lütfen elinizi kaldırın.
- If you want to ask a question, please put your hand up.
Bir soru sormak için elini kaldırdı.
- She put up her hand to ask a question.
Özel eşyalarımı saklamak istiyorum.
- I'd like to put my belongings away.
Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
- Tom quit writing and put down his pen.
Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
- Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
Belki onu başımdan atmak için bir şey yaptım.
- Maybe I did something to put him off.
Canlı bir ıstakozu kaynar su dolu bir kaba atmak acımasızca.
- It's cruel to put a live lobster into a pot of boiling water.
Onu arkamızda bırakmak zorundayız.
- We've got to put that behind us.
Ben geçmişi arkamızda bırakmak istiyorum.
- I'd like to put the past behind us.
Hesaba biraz para koymak istiyorum.
- I'd like to put some money into my account.
Planlar yapmak onları uygulamaya koymaktan daha kolaydır.
- It is easier to make plans than to put them into practice.
Saçımı kurulamak, makyaj yapmak ve giyinmek zorundayım.
- I have to dry my hair, put on makeup and get dressed.
Yarın randevuma gitmek için hangi elbiseleri giymem gerektiğini düşünüyorsun?
- What clothes do you think I should put on to go to my date tomorrow?
Şimdi gitmek zorundayım. Eşyalarımı nereye koyduğumu gördün mü?
- I have to go now. Did you see where I put my things?
Kendimi üniversiteye yerleştirmek için bir garson olarak çalıştım.
- I worked as a waiter to put myself though college.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Bir saati parçalara ayırmak onu monte etmekten daha kolaydır.
- Taking a watch apart is easier than putting it together.
Beni rezil etmek için çok çabaladın, değil mi?
- You've tried so hard to put me to shame, haven't you?
Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.
- It is not wise to put your money on a horse.
Bebeği yatırmam lazım.
- I have to put the baby to bed.
Paranı o bankaya gerçekten yatırmak istiyor musun?
- Do you really want to put your money in that bank?
Benim kahveme biraz krema koydum.
- I put some cream in my coffee.
Masamın altına bir kilim koydum.
- I put down a rug under my desk.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
Sami, Kahire'deki evine daha fazla para koymaya başladı.
- Sami started to put a lot more money into his Cairo house.
Ben her ay bankaya biraz para koymaya çalışıyorum.
- I've been trying to put a little money in the bank every month.
Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.
- In this corner of the room I'd like to put a house-plant.
Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.
- They have enough capital to put up another factory.
Anlayabileceğim şekilde kelimelere dök.
- Put it in words I can understand.
Düşüncelerimi kelimelere dökmem zordur.
- It's hard for me to put my thoughts into words.
Seni sıkıntıya sokmak istemiyorum.
- I don't want to put you to any trouble.
Tom iyi bir vuruş yaptı.
- Tom made a good putt.
O mükemmel bir vuruştu.
- That was an excellent putt.
His habit of picking his nose is quite off-putting.
She put her books on the table.
The old put wanted to make a parson of me, but d—n me, thinks I to myself, I'll nick you there, old cull; the devil a smack of your nonsense shall you ever get into me.
He bought a January '08 put for Procter and Gamble at 80 to hedge his bet.
When you put it that way, I guess I can see your point.
Your singing puts many a professional singer to shame.
- Your singing puts professional singers to shame.
Your singing puts professional singers to shame.
- Your singing puts many a professional singer to shame.
I don't understand why people idolize criminals.
- İnsanların suçluları neden putlaştırdıklarını anlamıyorum.
... format, and putting it there. ...
... and putting party ahead of country that we're not able ...