Bu elma suyu %100 saftır.
- This apple juice is 100% pure.
Onun saf bir kalbi var.
- She has a pure heart.
Bu sadece kazara oldu.
- This happened purely by accident.
Bu sadece saf kötülük.
- This is just pure evil.
Bugünün kuramsal matematiği yarının uygulamalı matematiğidir.
- Today's pure mathematics is tomorrow's applied mathematics.
Deniz havası saf ve sağlıklıdır.
- The air by the sea is pure and healthy.
Bu ay boyunca yalnızca İspanyolca cümle eklemeye karar verdim.
- I've decided to contribute Spanish sentences purely all this month.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Ben onun hakkında tamamen tesadüfen öğrendim.
- I only found out about it purely by accident.
O tamamen zaman kaybı.
- That is a pure waste of time.
Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.
- Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol.
Biz temiz hava soluyoruz.
- We are breathing pure air.
Niyetinizin halis olduğuna eminim.
- I'm sure your intentions are pure.
Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler.
- Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break.
You’re pure busy.