Sen bana yalnızca bir şey için söz vermek zorundasın.
- You just have to promise me one thing.
Kimseye söylemeyeceğine söz vermek zorundasın
- You have to promise not to tell anyone.
Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
- Your stomach won't be full from promises.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Cehennem vaatlerle döşelidir.
- Hell is paved with promises.
İşte, vaat edilen kar!
- Lo, the promised snow!
Tom onu nasıl yaptığını bana göstermek için söz verdi.
- Tom promised to show me how to do it.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
- He gave me a promise to come back soon.
İşte, vaat edilen kar!
- Lo, the promised snow!
Çocuk parlak bir gelecek vâât ediyor.
- The boy is full of promise.
O bize yardımını vaadetti.
- He promised us his assistance.
Sözünden dönmemelisin.
- You shouldn't break promises.
Tom asla sözünden dönmez.
- Tom would never break a promise.
... but you should expect that those are promises he's going to keep. ...
... and made most of the promises that ...