O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
- She'll have to delay her education because she lost her job.
Fadıl nikahı geciktirmek için başka bir mazeret buldu.
- Fadil found another excuse to delay the wedding.
Onun gecikmesi için hiçbir bahane yoktur.
- There is no excuse for his delay.
Otobüsün on dakikalık bir gecikmesi var.
- The bus has a delay of ten minutes.
Erteleme zaman hırsızıdır.
- Procrastination is the thief of time.
Erteleme: Bu ciddi bir iş.
- Procrastination: It's serious business.
Biz yoğun trafik tarafından geciktirildik.
- We were delayed by the heavy traffic.
Sağanak dün posta dağıtımını geciktirdi.
- The thunderstorm yesterday delayed the delivery of the mail.