Okul müdürü onun dürüstlüğü konusunda beni ikna etti.
- The principal assured me of her honesty.
Toplantı okul müdürünün ofisinde gerçekleştirildi.
- The meeting was held at the principal's office.
Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
Yerdomuzunun başlıca gıdası termitlerdir.
- The aardvark's principal food is termites.
Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
- The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
Jüpiter esas olarak hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegendir.
- Jupiter is a planet principally composed of hydrogen and helium.
Bir büyük girişimin ana elemanı kendine güvendir.
- Self-confidence is the principal element of any great endeavor.
Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
- The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
- The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
Bay Jackson bizim şefimiz.
- Mr. Jackson is our principal.
NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.
- The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
Bu, senin planına karşı temel argümanlardan biridir.
- This is one of the principal arguments against your plan.
Bay Jackson bizim başkanımız.
- Mr. Jackson is our principal.
Okul müdürü mezunların her birine diplomasını sundu.
- The principal presented each of the graduates with diploma.
Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
- The principal came in after the teacher.
When an attorney represents a client, the client is the principal who permits the attorney, the client's agent, to act on the client's behalf.
My principal sells metal shims.
Now you're in trouble! You're going to see the principal for that.
... But it's principally about asymmetrical conflicts ...