O bir politikacı baskısına asla boyun eğmeyecektir.
- He will never yield to the pressure of a politician.
Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Ebe doğum sırasında hiçbir ağrı olmadığını, sadece basınç olduğunu söylüyor. Bu gerçek mi? Evet! Sadece bir kasırga gibi hava hareketidir.
- The midwife says that there's no pain during childbirth, only pressure. Is that true? Yes! Just like a tornado is a movement of air.
Burada sana baskı yapmak için bulunmuyorum.
- I'm not here to put pressure on you.
Sana baskı yapmak istemiyoruz.
- We don't want to pressure you.
Basınçlı kabın içinde ne pişiriyorsun?
- What are you cooking inside the pressure pot?
Büyük bir aileyi geçindirmenin sıkıntıları onunla arayı kapatmak için başlıyor.
- The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.
Seni zorlamak istemiyorum.
- I don't want to pressure you.
Seni zorlamak istemiyorum.
- I don't want to pressure you.
Do not let anyone pressure you into buying something you do not want.
Others: bar (1 bar equals 100000 pascals), barye (Ba) (1 barye equals 0.1 pascal), pounds per square inch (psi, lbf/in2, lb/in2), torr, mmHg, atmosphere (atm).
Apply pressure to the wound to stop the bleeding.
Synonyms - under the pump, under the gun.
I've been under a lot of pressure lately.
- I have been under a lot of pressure lately.
I have been under a lot of pressure lately.
- I've been under a lot of pressure lately.