Konuyu büyüleyici buldum.
- I found the subject fascinating.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
- Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi.
- It was quite fascinating to see how these men were surviving.
Benim için, tarih çok etkileyici bir konu.
- For me, history is a fascinating subject.
Büyüleyici görünüyor.
- It looks fascinating.
Sanırım o büyüleyici.
- I think it's fascinating.
Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- Am I really that fascinating?