Tom agreed with Mary in principle.
- Tom Mary ile prensipte anlaştı.
He remained steadfast to his principles.
- O prensiplerine sadık kaldı.
He makes it a rule never to speak ill of others.
- Başkaları hakkında kötü konuşmamayı kendisine prensip olarak benimsemektedir.
He makes it a rule not to eat too much.
- Çok fazla yemek yememeyi prensip edinir.