Onlar yıkıcı kayıpları önlemek için küresel önlemlerin güçlendirilmesinin önemini doğruladılar.
- They confirmed the importance of strengthening global precautions in order to prevent devastating losses.
Herhangi bir önlem almadım.
- I didn't take any precautions.
Her tedbiri alacağız.
- We'll take every precaution.
O akıllıca bir tedbirdi.
- It was a wise precaution.
Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
- I would have to take precautionary steps to keep him out.
İhtiyati önlemler gereksizdi.
- Precautionary measures were unnecessary.