Şu anda, Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Elimizden gelen şey dua etmektir.
- There's nothing we can do to save Tom at this point. All we can do is pray.
Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü.
- She went down on her knees to pray.
Tom ve diğer çiftçiler yağmur için dua etti.
- Tom and the other farmers prayed for rain.
Benim duama cevap verildi.
- My prayer was answered.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Biz dua etmek için diz çöktük.
- We knelt down to pray.
Tom ve diğer çiftçiler yağmur için dua etti.
- Tom and the other farmers prayed for rain.
Leyla af dilemek için dua etti.
- Layla prayed for forgiveness.
Sami dua etmeye devam etti.
- Sami continued praying.
Bütün yapabileceğiniz Tom için dua etmek.
- Praying for Tom is all you can do.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Well, Major, pray tell us your adventures, for you have frightened us dreadfully.
Other, smaller craters in the North Sea and Ukraine have been prayed in aid of this theory.
But how, pray tell, do you notice something that happens when you're asleep?.
Pray tell us, how will they fare while you are away?.
... to pray ...
... SOMETIMES I JUST PRAY-PRAY ...