Siz pratikte ailesiniz.
- You're practically family.
İş hemen hemen tamam.
- The job is practically done.
Tom hemen hemen her gün buraya gelir.
- Tom comes here practically every day.
Ben pratik olarak yetişkinim.
- I'm practically an adult.
Tom Jackson bu kasabayı pratik olarak inşa etti.
- Tom Jackson practically built this town.
Tom neredeyse beni bir vatan haini olmakla suçladı.
- Tom practically accused me of being a traitor.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
- Even today, his theory remains practically irrefutable.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Bu araba geniş ve kullanışlı.
- This car is spacious and practical.
Onlar çok kullanışlılar.
- They're very practical.
Sizin fikirleriniz hemen hemen hiç pratik değil.
- Your ideas are hardly practical.
Onun fikirleri her zaman pratiktir.
- His ideas are always practical.
İngilizler becerikli bir millettirler.
- The English are a practical people.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Gerçekten pratik değil.
- It's not really practical.
Tom çok pratik, gerçekçi bir kişidir.
- Tom's a very practical, down-to-earth person.
Daha faydalı olmak istiyorum.
- I want to be more practical.
He was practically uneducated, barely able to read and write a simple sentence.
He was practically educated and lacked theoretical depth.
she vsed hath the practicke paine / Of this false footman .
Jack's knowledge has the practical benefit of giving us useful prototype parts.
All in all, Jack's a very practical chap.
... an airliner is practically socialist if you look at the redistribution what's ...