Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about it.
Bu konuda çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about this.
Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
Kendinize başka bir avukat bulmanızı kuvvetle öneriyorum.
- I strongly suggest that you get yourself another lawyer.
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
- I recommend it strongly.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- John Rutledge disagreed strongly.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.