Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Tekne güç için bir motor kullanır.
- The boat uses a motor for the power.
İşte bir atom enerji santrali.
- Here is an atomic power plant.
Nehir şehre elektrik enerjisi sağlamaktadır.
- The river furnishes electric power to the town.
Üç'ün üçüncü dereceden kuvveti 27'dir.
- 3 to the third power is 27.
Üç'ün üçüncü dereceden kuvveti 27'dir.
- The third power of 3 is 27.
Belge, Manuela'ya tüm yetkileri verir.
- The document grants full powers to Manuela.
Egemen sınıf yetkilerinden vazgeçmez.
- The ruling class will not surrender its power.
Koministler 1949 yılında Çin'de iktidara geldi.
- Communists took power in China in 1949.
İktidar yolsuzluğa neden olur.
- Power brings corruption.
Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
- He believed in the supreme power of the law.
1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
- He swept to power in 1929.
Üç'ün üçüncü dereceden kuvveti 27'dir.
- The third power of 3 is 27.
Kuvvetlerin ayrılığı teorisi onun Kanunların Ruhu adlı kitabında Montesquieu'ya atfedilmiştir.
- The theory of the separation of powers is attributed to Montesquieu in his book The Spirit of the Laws.
Nehir şehre elektrik enerjisi sağlamaktadır.
- The river furnishes electric power to the town.
Nükleer enerji elektrik üretmek için kullanılır.
- Nuclear power is used to generate electricity.
Japonya'nın ordusu çok güçlüydü.
- Japan's army was very powerful.
Tom'un çok fazla irade gücü vardır.
- Tom has a lot of will power.
O zaman, Ethelbert, Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve güçlüydü.
- At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful.
Hükümette bazı güçlü insanlar tanıyorum.
- I know some powerful people in the government.
1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
- He swept to power in 1929.
Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
- He believed in the supreme power of the law.
Her geri dönüşümlü alüminyum bir TV'yi üç saat çalıştırmak için gerekli enerjiyi kazandırabilir.
- Every recycled aluminium can saves enough energy to power a TV for three hours.
In the face of expanding federal power, California in particular struggled to maintain control over its Chinese population.
Past and future obviously have no reality of their own. Just as the moon has no light of its own, but can only reflect the light of the sun, so are past and future only pale reflections of the light, power, and reality of the eternal present.
We need a microscope with higher power.
This CD player is powered by batteries.
After the pylons collapsed, this town was without power for a few days.
Two to the power of four equals sixteen. 24=16.
... they can release the power of this ancient metal. ...
... and you have to realize that by the year 2100, we will have the power of the gods. ...