İzlenen demlik asla kaynamaz.
- A watched pot never boils.
Tom bir demlik kahve taşıyarak mutfaktan döndü.
- Tom returned from the kitchen carrying a pot of coffee.
Mary çanak çömleğini dekore ediyor.
- Mary is decorating her pottery.
Antik bir çanak çıkarıldı.
- An antique pot was dug out.
Yemek pişirirken tencerenin kapağını kapatın.
- Cover the pot while you cook.
Akşam yemeği için kalmaya ne dersiniz? Ben büyük bir kap güveç yapıyorum.
- How about staying for dinner? I'm making a big pot of stew.
Ben çorbayı büyük tencerede pişiririm.
- I cook soup in a big pot.
Tencereyi kaynatan paradır.
- Money will make the pot boil.
Tom Mary'ye saksıya dikilmiş bir bitki verdi.
- Tom gave Mary a potted plant.
Saksıda kırmızı bir gül var.
- There's a red rose in the pot.
Fizikçi, nükleer füzyonun potansiyel tehlikesinin farkındaydı.
- The physicist was aware of the potential danger of nuclear fusion.
Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.
- Education aims to develop potential abilities.
O kutu siyah çaydanlık olarak bilinir.
- The pot calls the kettle black!
Tom bir çaydanlık kahve yaptı.
- Tom made a pot of coffee.
Son zamanlarda top gibi bir göbek büyütüyorum. Bu orta yaş olmalı.
- Lately, I've been growing a pot belly. It must be middle age...
Ben İspanya'dayken bu tür müzik dinledim. O çok hızlıydı ve onun hayranları onunla dans etmek için esrar içtiler.
- When I was in Spain, I listened to this kind of music. It was very fast and its fans smoked pot in order to dance to it.
Dikkat et! Yolda çukur var.
- Watch out! There's a pothole in the road.
Tom Mary'ye saksıya dikilmiş bir bitki verdi.
- Tom gave Mary a potted plant.
Tom kahve demliğini aldı ve kendisinin ve Mary'nin kupalarını yeniden doldurdu.
- Tom picked up the pot of coffee and refilled his and Mary's cups.
O seyahat için yığınla para harcar.
- He spends pots of money for travelling.
Bir cezve kahve yapacağım.
- I'll make a pot of coffee.
Tom cezveyi aldı ve kendine bir fincan kahve doldurdu.
- Tom picked up the coffee pot and poured himself a cup of coffee.
Bize daha fazla patates lazım.
- We need more potatoes.
Ben doğu çömlekçiliği ile ilgileniyorum.
- I'm interested in oriental pottery.
Bu onun hepsinden çok değer verdiği çömlektir.
- This is the pot he treasures most of all.
He committed a faux pas when he asked whether she was pregnant.
- Onun hamile olup olmadığını sorduğunda pot kırdı.
You need to stop goofing around.
- Etrafta pot kırmayı bırakmalısın.