Tom neredeyse hiç bilinçli değil.
- Tom is barely conscious.
Güçlükle nefes alıyordu ama o bilinçliydi.
- He was breathing with difficulty, but he was conscious.
Tom yeniden şuur kazanmadı.
- Tom hasn't regained consciousness.
Kendim onun bilincinde değildim, fakat onun başarısını kıskanıyor olabilirim.
- I myself was not conscious of it, but I may have been jealous of his success.
Onun varlığının bilincinde değildim.
- I was not conscious of his presence.
Bana bakan adamın farkında değildim.
- I was not conscious of a man looking at me.
O, hatasının farkındaydı.
- He was conscious of his mistake.
Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.