Hesabının yanlış olduğunu belirtmek istiyorum.
- I beg to point out that your calculation is wrong.
Sadece birkaç potansiyel sorunu belirtmek istiyorum.
- I'd just like to point out a few potential problems.
Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
- I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
Lütfen benim hatamı belirt.
- Please point out my mistake.
Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
- Love your enemies, for they point out your mistakes.
Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
- Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.
Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- Sorry, but I want to point out a few errors.
Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding his office was easy.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- It was easy to find his office.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- Finding his office was easy.
O eski kitap gerçek bir keşiftir.
- That old book is a real find.
O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.
- Those findings match my own observations.
Benim bulgularım durumun böyle olmadığını gösteriyor.
- My findings suggest that that is not the case.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
- The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
- Sami needed to find a job to support his children.
Fadıl'ın, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
- Fadil needed to find a job to support his children.
I would just like to point out that we need to finish our meeting by 9 o'clock.
She pointed out the two drummers in the class.
1. He was always very keen to point out my mistakes.
2. The murder was obviously well planned, as the inspector had pointed out.
... to point out that that I don't believe… OBAMA: I don't think so, Candy. ...
... Now, you point out, well, we're putting some back; we're going to give a better prescription ...