Tom bütün gün mısır ekiminde çalıştıktan sonra yorgun hissetti.
- Tom felt tired after working all day planting corn.
Biz ekime başlamadan önce toprağın sürülmüş olması gerekecek.
- The soil will have to be plowed before we start planting.
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
Johnny 46 yıl boyunca elma tohumlarını ekmeye devam etti.
- Johnny kept planting apple seeds for 46 years.
Bahar ağaç dikimi mevsimidir.
- Spring is the season for planting trees.
Ormanların dikimi çevre için iyidir.
- Planting forests is good for the environment.
Öncelikle bütün bu tohumları ekmek zorundayız.
- First of all, we have to plant all these seeds.
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.
- A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply.
Şirketimiz Rusya'da yeni bir kimya tesisi kurmayı planlıyor.
- Our company is planning to build a new chemical plant in Russia.
Valentina sekiz yaşındayken 1945 yılında okula başladı. O, 1953 yılında bir tekstil fabrikasında çalışmaya başlamak için okulu bıraktı.
- Valentina started school in 1945 when she was eight years old. She left school to begin working in a textile plant in 1953.
Boston'da bir fabrikamız var.
- We have a plant in Boston.
Boston'da bir işletmemiz var.
- We have a plant in Boston.
Burada bir elektik santralı inşa etmek için planlar var.
- There are plans to build a power plant right here.
Nükleer enerji santralleri tehlikelidir, nükleer silahlardan söz edilmemeli.
- Nuclear power plants are dangerous, not to mention nuclear weapons.
Bitkiler olmasaydı, biz yaşayamazdık.
- If it were not for plants, we wouldn't be able to live.
Zehirli bitkilerden uzak durmalıyız.
- We should keep away from the poisonous plants.
The new guy turned out to be a plant.
Oraya fidan ekmeye gittik.
- We went there to plant saplings.
Tatoeba bir bahçe gibidir: fidanlar ekmelisin, onlarla ilgilenmelisin ve nasıl büyüteceğini izlemelisin.
- Tatoeba is like a garden: you must plant seedlings, tend to them and watch them grow.
Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
- The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
Ormanların dikimi çevre için iyidir.
- Planting forests is good for the environment.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
Take one of the plantings over as a house-warming gift.
The garden had a couple of trees, and a cluster of colourful plants around the border.
Plant your feet firmly and give the rope a good tug.
O’Sullivan risked a plant that went badly astray, splitting the reds.
That gun's not mine! It was planted there by the real murderer!.
... Planting seeds has set man on a new path. ...