O, planlama bölümünde çalışıyor.
- He works in the planning section.
Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
- Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
- Tom did a good job planning the party.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
- He works in the planning section.
Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.
- The attack began without enough planning.
Planlamak için başarısız olma başarısız olmak için planlamadır.
- Failing to plan is planning to fail.
Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
- The revolutionary council met to plan strategy.
Plan yapmak için başarısız oluyorsan, başarısız olmak için planlıyorsun.
- If you fail to plan, you plan to fail.
Daha iyi bir plan yapmak zorundayız.
- We've got to have a better plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
- I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
- About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Sigara içerken planı tasarladım.
- I conceived of the plan while I was smoking.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
- He works in the planning section.
İşler planlandığı gibi gitmedi.
- Things didn't go as planned.
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
In many cases aggressive tax planning is self-defeating.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
I think you should stick to your training schedule.
- Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.
Dan devised an escape scheme with one of his cellmates.
- Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.
His scheme went wrong in the end.
- Onun planı sonunda bozuldu.
Tom has good intentions.
- Tom'un güzel planları var.
What are Mary's true intentions?
- Mary'nin gerçek planları ne?
You have no idea where Tom plans to go to college, do you?
- Tom'un üniversiteye nereye gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrin yok, değil mi?
I certainly had no idea Tom was planning to move to Boston.
- Tom'un Boston'a taşınmayı planladığına dair kesinlikle fikrim yoktu.
Tom is plotting something.
- Tom bir şey planlıyor.
Tom masterminded a diabolic plot to kill his wife.
- Tom karısını öldürmek için şeytani bir plan hazırladı.
So you're planning to follow this course as well!
- Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
Of course, I have a plan.
- Elbette bir planım var.
You should always plan for the worst-case scenario.
- Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
What time is your plane scheduled to leave?
- Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
There is no Plan B because there is no Planet B.
- B planı yoktur, çünkü B gezegeni yoktur.
In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
- Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
Having discussed the new project for three hours, we concluded that Andrew's plan was the best.
- Yeni projeyi üç saat tartıştıktan sonra, Andrew'un planının en iyi olduğu sonucuna vardık.
These measurements conform to the blueprints.
- Bu ölçümler planlara uygundur.
Tom wanted a closer look at the blueprints.
- Tom planlara daha yakından bakmak istedi.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
I never really had any game plan.
- Gerçekten hiç oyun planım olmadı.
Tom came in with a game plan.
- Tom bir oyun planıyla geldi.
Your plan is not in line with our policy.
- Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Sami set up a plan to kill Layla.
- Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
Fadil and Layla set up a robbery.
- Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
... family, planning a day trip to Santa Cruz with ...
... So -- But the good news is, as I'm planning the Born This Way ...