تعريف pins في الإنجليزية التركية القاموس.
- (isim) bacaklar
- {i} bacaklar
- kablo ucu
- aktariye
- pins and needles
- karıncalanma
- pins and needles
- uyuşma
- pin
- {f} mecbur etmek
- guide pins
- merkezleme pimi
- pin
- (Mekanik) şiş
Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.
- Tom took a bottle of pink pills out of his pocket.
- pin
- pm
- pin
- bağlamak
- pin
- perçinlemek
- pin
- kopilya
- pin
- dişli
- pin
- çatal pin
- pin
- dübel
- pin
- süs iğnesi
- pin
- kıpırdayamaz hale sokmak
- pin
- pik
- pin
- saç tokası
Sami yatağının altında bir saç tokası buldu.
- Sami found a bobby pin under his bed.
- pin
- kama
- pin
- endişeli
- pin
- emniyet pimi
- pin
- perno
- pin
- buton
- pin
- (Otomotiv) uç
Sinek uçsa duyabilirsin.
- You could hear a pin drop.
O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
- It was so quiet you could hear a pin drop.
- pin
- takoz
- pin
- raptiye (brit)
- be on pins and needles
- diken üstünde oturmak
- fasten with pins
- iğneyle tuttur
- pin
- broş
- pin
- iğne
Odada bir iğne düşüşünü duyabilirdin.
- You could hear a pin drop in the room.
Bir iğnenin düşüşünü duyacak kadar yeterince sessiz.
- It's quiet enough to hear a pin drop.
- pin
- toplu iğne
Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
- You could have heard a pin drop.
Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
- You could've heard a pin drop.
- pin
- iğnelemek
- pin
- mandal
- pin
- sıkıştırmak
- be on pins
- tedirgin olmak
- pin
- (Mühendislik) pim, perno, muylu, sis, iğne
- pin
- {f} iğnele
- pin
- {i} pin
- plural of pin
- pin çoğul
- articulated pivot pins
- (İnşaat) belden kırma mihver pimleri
- be on pins and needles
- {k} diken üstünde olmak, endişe içinde olmak
- boom base pins
- bom kule bağlantı pimleri
- dental pins
- (Diş Hekimliği) diş çivileri
- fasten with pins
- iğneyle tutturmak
- for two pins
- {k} (deyim) en sudan bir nedenle
- have pins and needles
- karıncalanmak
- hitch pins
- bağlantı pimleri
- interlock pins
- (Otomotiv) ara kilit pimleri
- middle cone with pins
- senkromeç pimli bileziği
- on pins and needles
- huzursuz
- on pins and needles
- diken üstünde
- on pins and needles
- gergin
- output pins
- Çıkış İğneleri
- output pins
- (Bilgisayar) çıktı iğneleri
- pin
- tespit
- pin
- {f} dübel ile tutturmak
- pin
- bacak, dişli, iğne iğne
- pin
- {i} firkete
- pin
- {i} raptiye [brit.]
- pin
- {f} yüklemek (suç)
- pin
- {i} bacak
Pinokyo'nun bacakları o kadar sertti ki onları hareket ettiremiyordu.
- Pinocchio's legs were so stiff that he could not move them.
Mary'nin kedisi o kadar tatlı ki onun kucağımda kıvrılıp yatmasını gerçekten umursamıyorum fakat pençeleriyle bacaklarımı ovmakta ısrar etme tarzı bana iğne yastığı gibi hissettiriyor.
- Mary’s cat is so sweet that I really don’t mind him curling up in my lap, but the way he insists on kneading my legs with his claws makes me feel like a pincushion.
- pin
- iliştirmek
- pin
- {i} topluiğne
- pin
- {i} lobut
- pin
- {i} kuka
- pin
- oklava
Büyük anne hamur ona yapışmasın diye oklavanın üstüne un serpti.
- Grandma sprinkled flour on the rolling pin so the dough wouldn't stick to it.
- pin
- {f} topluiğne ile tutturmak
- pin
- toplu iğne ile tutturmak
- pin
- telli çalgılarda akort anahtarı
- pin
- bk. Personel Identification Number
- pin
- askı çivisi
- pin
- değersiz şey
- pin
- {i} rozet
- pin
- toplu iğne,v.iğnele: n.pin
- pin
- {f} tutturmak
- pin
- {i} iğne (süs)
- pin
- {i} müz. (telli çalgılarda) akort mandalı
- pin
- dili bacaklar
- pin
- kenetleyici veya bağlayıcı şey
- pin
- {i} mil
- pin
- {i} akort anahtarı
- pin
- {i} pim
Beton sert olduğu zaman pim keski yerine elektrikli matkap kullanırız.
- When the concrete is hard, we use an electric drill instead of a pin chisel.
Ateşleme pimi çıkarıldı.
- The firing pin's been removed.
- pin
- {f} iliştirmek. 3
- pin
- raptiye
- pin
- yüklemek
- sit on pins and needles
- diken üstünde olmak
- sit on pins and needles
- dokuz doğurmak
- with pins
- iğneli
- worker pins
- (Tekstil) arbeyter silindir çivisi ( hallaç boğaz çivisi )