I think everyone looks back on their childhood with some regret.
- Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
I have no regrets for what I have done.
- Yapmış olduğumdan hiçbir pişmanlık duymuyorum.
He exhibited no remorse for his crime.
- Suçu için hiç pişmanlık göstermedi.
She showed absolutely no sign of remorse.
- O kesinlikle hiçbir pişmanlık belirtisi göstermedi.
His face expresses deep sorrow and repentance.
- Yüzü derin üzüntü ve pişmanlık ifade ediyor.
He is regretful that he couldn't go.
- O, gidemediğine pişman.
If you marry Tom, you'll be sorry.
- Tom'la evlenirsen, pişman olursun.
I'm sorry for what I've done.
- Yaptığım şeyden pişmanım.
Oh, I'm so sorry, said Anne penitently.
- Anne pişman bir şekilde Ah, çok üzgünüm dedi.
Tom is remorseful, isn't he?
- Tom pişman, değil mi?
Dan wasn't remorseful about killing Linda.
- Dan, Linda'nın öldürülmesi konusunda pişman değildi.