Şahsen ben kürtaja karşı olduğumu söylüyorum.
- I tell you that I am personally against abortion.
Tom'la şahsen konuşmam lâzım.
- I need to speak to Tom personally.
Tom onu kişisel olarak almadı.
- Tom didn't take it personally.
Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
- I'll personally visit you.
Onunla bizzat ilgileneceğim.
- I'll take care of it personally.
Onu bizzat alıyor gibi görünüyordu.
- Tom seemed to take it personally.
Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamaz.
- Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
Kilo almak, kişisel gelişimin en kolay metodudur.
- Weight increase is the easiest method for personal development.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Şahsi bir çek kabul eder misiniz?
- Will you take a personal check?
Bu şahsi çeki nerede bozdurabilirim?
- Where can I cash this personal check?
Bizzat gitsen iyi olur.
- You had better go in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Benden gitmemi istediler çünkü özel bir konuşma yapacaklardı.
- They asked me to leave because they were going to have a personal talk.
Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
- Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Tom her zaman gülümseyen bir tiptir.
- Tom is the type of person who always smiles.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Bence bu kişiye özel.
- I think it's personal.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Kişiliksiz kadınlardan hoşlanmıyorum.
- I don't like women without personalities.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
- A young person is waiting for you outside.
Tom sempatik bir adam.
- Tom is a likeable person.
Tom bize şahsen geleceğini söyledi.
- Tom told us that he'd come in person.
Tom Mary'ye şahsen teşekkür etmek istedi.
- Tom wanted to thank Mary in person.
Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
- I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
Sen kötü bir insansın.
- You are a mean person.
O iyi bir insan değil.
- He is not a good person.
If I talk about certain issues, please do not take it personally.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Ebola vücut sıvıları yoluyla insandan insana yayılır.
- Ebola spreads from person to person through bodily fluids.
Vücut kitle endeksi 25 ile 29 arasında olan bir kişi kilolu olarak düşünülmektedir.
- A person with a BMI of 25 to 29 is considered overweight.
Adın karakterini etkiliyor.
- Your name affects your personality.
Bir kişinin karakterini tanı ve saygı duy.
- Recognize and respect the personality of a person.
I like you personally, but as a colleague you are useless.
Personally, I think that.
THE favourable reception the Orrery has met with from Perſons of the firſt diſtinƈtion, and from Gentlemen and Ladies in general, has induced me to add to it ſeveral new improvements in order to give it a degree of Perfeƈtion; and diſtinguiſh it from others ; which by Piracy, or Imitation, may be introduced to the Public.
By common law a corporation or a trust is legally a person.
Meanwhile, the dazed Sullivan, dressed like a bum with no identification on his person, is arrested and put to work on a brutal Southern chain gang. — New York Times, 2004.
Where is the person?.
You had better go in person.
- You'd better go in person.
You can't judge a person if you don't know him well.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
... The most amazing thing about animal evolution ever, for me personally, ...
... Personally, I believe that community consumption of ...