person or thing traveling, one who makes a journey, voyager

listen to the pronunciation of person or thing traveling, one who makes a journey, voyager
الإنجليزية - التركية

تعريف person or thing traveling, one who makes a journey, voyager في الإنجليزية التركية القاموس.

traveller
{i} seyahat eden kimse
traveler
{i} seyahat eden kimse
traveler
bkz.traveller
traveller
seyahat eden
traveller
yolcu

Ve yolcular onu hatırlıyor mu? - And do the travellers remember him?

traveler
{i} pazarlamacı [brit.]
traveler
{i} seyyah
traveler
{i} gezgin

Kafaları karışmış gezginler yanlış şehre doğru yöneldiklerini fark ettiler. - The confused travelers realized they were headed toward the wrong town.

Gezgin bana yol sormak için durdu. - The traveler stopped to ask me the way.

traveler
{i} yolcu

O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı. - She provided the traveler with food and clothing.

Turistler karanlıktan önce yolculuklarını bitirmeli. - Travelers should finish their journey before dark.

traveler
{i} yolcu, seyyah, gezgin, gezmen
traveler
{i} (gezici) satış temsilcisi
traveller
{i} gezgin

Birçok gezgin gidecekleri yerlere trenle seyahat etme yerine bir araba kiralamaya karar verdiler. - Many travellers decided to rent a car instead of travelling by train to their destinations.

Ben yalnızca ruhun saflığını arayan bir gezginim. - I am just a traveller who seeks the purity of the soul.

traveller
{i} pazarlamacı [brit.]
traveller
i., İng., bak. traveler
traveller
pazarlamacı
traveller
{i} seyyah

Mary, muhtemelen asla bir yerde yerleşip kalmayacak uslanmaz bir seyyahın çocuğudur. - Mary is the kind of inveterate traveller who will probably never settle down in one place.

Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır. - Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.

الإنجليزية - الإنجليزية
{i} traveller
{i} traveler
person or thing traveling, one who makes a journey, voyager
المفضلات