She made my life miserable.
- O hayatımı perişan etti.
The economy was in miserable condition.
- Ekonomi perişan durumdaydı.
Tom was looking somewhat distraught.
- Tom biraz perişan görünüyordu.
I don't know how to talk to emotionally distraught people.
- Duygusal yönden perişan insanlarla nasıl konuşacağımı bilmiyorum.