O adam ünlü bir kabare oyuncusu.
- That man is a famous cabaret performer.
Tiyatronun dizaynı, seyircilerin oyuncularla daha yakınlaşıp, özel bir bağ kurmalarını mümkün kıldı.
- The design of the theatre enabled the audience to get up close and personal with the performers.
Mary karizmatik bir sanatçıdır ve seyircisini nasıl cezbedeceğini gerçekten biliyor.
- Mary is a charismatic performer, and really knows how to captivate her audience.
Hem şarkı hem de dans ile sanatçılar mükemmel bir gösteriyi sahneye koydular.
- With both song and dance, the performers put on an excellent show.
Bir ilk yardım görevlisi olan Tom, kalp krizi geçiren birisi üzerinde manevi olarak CPR yapmakla yükümlüdür.
- As a first-aider, Tom is morally obligated to perform CPR on someone who's had a heart attack.
Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.
- Full body scanners perform a virtual strip search.
Söz vermek bir şeydir, ve diğeri yerine getirmektir.
- It is one thing to promise, and another to perform.
Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
- Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
Doktor ameliyatı gerçekleştirdi.
- The doctor performed the operation.
Onlar böyle bir görevi gerçekleştirmek için yenilikçi bir teknik kullanacaklar.
- They will use an innovative technique to perform such a task.
The string quartet performed three pieces by Haydn.
It took him only twenty minutes to perform the task.
... the battles that need to be Paul not those the terrace performer from us ...