people who are young; young beings

listen to the pronunciation of people who are young; young beings
الإنجليزية - التركية

تعريف people who are young; young beings في الإنجليزية التركية القاموس.

young
yavru/genç
young
taze/genç
young
çocuk olan
young
tüysüz
young
{s} körpe. i
young
gençten
young
körpe
young
yeni

Tom Mary'ye en genç kızı için ne zaman bir çift yeni ayakkabı alacağını sordu. - Tom asked Mary when she was going to buy a new pair of shoes for her youngest daughter.

Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar. - Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.

young
taze
young
gençler

Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler. - Young people adapt themselves to something sooner than old people.

Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır. - The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.

young
(hayvan) yavru
young
gençlik

Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm. - I thought that as well, in my younger days.

Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı. - Your story reminded me of my younger days.

young
{s} genç

John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç. - John is not as old as Bill; he is much younger.

O sağlam genç bir adam. - He is a robust young man.

young
(sıfat) genç, küçük, acemi, yeni
young
{i} yavru

Bazı hayvanlar yavrularını yerler. - Some animals eat their young.

Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder. - Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.

young
{i} küçük

O, benden beş yaş küçük. - She is five years younger than me.

Sam Tom'dan iki yaş küçük. - Sam is two years younger than Tom.

الإنجليزية - الإنجليزية
young
people who are young; young beings
المفضلات