pençesinde

listen to the pronunciation of pençesinde
التركية - الإنجليزية
in its clutches
pençe
claw

A cat was sharpening its claws against a post. - Bir kedi bir direğe karşı pençelerini biliyordu.

Its sharp claws began to open and close, open and close. - Onun keskin pençeleri açılıp kapanmaya, açılıp kapanmaya başladı.

pençe
paw

Your dog has huge paws! - Senin köpeğinin büyük pençeleri var!

Tom's dog left muddy paw prints all over his new carpet. - Tom'un köpeği onun yeni halısı üzerinde çamurlu pençe izleri bıraktı.

pençe
sole
pençe
unguis
pençe
clutch
pençe
talon
pençe
sole (of a shoe)
pençe
to claw
pençe
dog's tooth
pençe
clutches; grip
pençe
(kuş) talon
pençe
tap
pençe
tooth resembling that of a dog
pençe
paw; claw
pençe
talon; fang
pençe
tooth of a venomous snake
pençe
paw, claw, talon; (ayakkabı) sole
pençe
pounce
pençe
animal foot
pençe
(ayakkabı) cleat
pençe
{i} grasp
pençe
clutches
pençe
ungula
pençe
fang
التركية - التركية

تعريف pençesinde في التركية التركية القاموس.

PENÇE
(Osmanlı Dönemi) f. El ayası ile beş parmağın tamamı
PENÇE
(Osmanlı Dönemi) Eskiden Şark hükümdarlarının imza yerine ellerini kırmızı boyaya sürüp, kâğıdın üstüne basmalarıyla olan şekil, tuğra
PENÇE
(Osmanlı Dönemi) Hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları
PENÇE
(Osmanlı Dönemi) Mc: Kuvvet. Savlet, satvet
pençe
El: "Bir yumruğunu gırtlağıma dayadı, bir pençesiyle kalbimi kavradı."- A. Gündüz
pençe
Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları
pençe
El
pençe
(Osmanlı Dönemi) el ayası ile beş parmağın tamamı
pençe
Etkisinden kurtulmak olanaksız, etkisi çok olan güç
pençe
Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları: "Kuş, beni görünce korktu, pençesinde yılanla havalandı."- M. Ş. Esendal
pençe
Ayakkabının tabanındaki kösele
pençe
Etkisinden kurtulmak olanaksız, etkisi çok olan güç: "Bu vicdan azabının demirden pençesi yüreğini sıkmağa başlıyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
pençesinde
المفضلات