pekten

listen to the pronunciation of pekten
التركية - الإنجليزية
pecten
A genus of bivalve molluscs
The pubic bone
The comb of a scorpion
Any species of bivalve mollusks of the genus Pecten, and numerous allied genera (family Pectinidæ); a scallop
A vascular pigmented membrane projecting into the vitreous humor within the globe of the eye in birds, and in many reptiles and fishes; also called marsupium
{i} scallop, variety of bivalve shellfish with a fluted shell; comb-like structure located above the eyes of some fowl and reptiles (Zoology)
The bones in the hand between the wrist and the fingers
See Comb, 4 (b)
pek
quite

It didn't work out quite like I intended it to. - Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.

Actually, I'm not quite sure. - Aslında pek emin değilim.

pek
so
pek
eminently
pek
much

It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college. - Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.

It will not make much difference whether you go today or tomorrow. - Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.

pek
eminent
pek
damned
pek
fairly
pek
right

All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave. - Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.

That doesn't seem right. - Bu pek doğru görünmüyor.

pek
most

Most snakes on this island are harmless. - Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

pek
rather
pek
a lot

Maruyama Park is a place where a lot of people gather. - Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.

They have a lot in common. - Onların pek çok ortak yanı var.

pek
scarcely
pek
strongly
pek
very

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.

I'm not very particular about food. - Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.

pek
lot

They have a lot in common. - Onların pek çok ortak yanı var.

We played a lot of games at the party. - Partide pek çok oyun oynadık.

pek
not much

There is not much more to say. - Söylenecek pek fazla şey yok.

I'm really not much of a cook. - Ben gerçekten pek aşçı değilim.

pek
very, extremely
pek
very much, a lot, quite, fairly, rather, very
pek
very much, a great deal
pek
strong, sound
pek
jolly
pek
(moving) fast, speedily
pek
rattling
pek
hard, firm
pek
unyielding, rigid
pek
spanking
pek
ever so
pek
firm

The first time, she wasn't very firm with him. - İlk kez, onunla pek sıkı değildi.

pek
stiff
التركية - التركية

تعريف pekten في التركية التركية القاموس.

pek
Sağlam, dayanıklı: "İnsan gülden nazik, taştan pektir."- H. R. Gürpınar
pek
Hızlı olarak
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok: "Pek beğendikleri ve pek sevdikleri hâlde aldatırlar."- H. C. Yalçın
pek
Bir kedi grubundaki lider kedi
pek
Sağlam, dayanıklı
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok
pek
Sert, katı
pekten
المفضلات