It didn't work out quite like I intended it to.
- Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
Actually, I'm not quite sure.
- Aslında pek emin değilim.
It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
- Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave.
- Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.
That doesn't seem right.
- Bu pek doğru görünmüyor.
Most snakes on this island are harmless.
- Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Maruyama Park is a place where a lot of people gather.
- Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.
They have a lot in common.
- Onların pek çok ortak yanı var.
Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.
I'm not very particular about food.
- Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
They have a lot in common.
- Onların pek çok ortak yanı var.
We played a lot of games at the party.
- Partide pek çok oyun oynadık.
There is not much more to say.
- Söylenecek pek fazla şey yok.
I'm really not much of a cook.
- Ben gerçekten pek aşçı değilim.
The first time, she wasn't very firm with him.
- İlk kez, onunla pek sıkı değildi.