pekse

listen to the pronunciation of pekse
التركية - الإنجليزية
If so
pek
quite

Actually, I'm not quite sure. - Aslında pek emin değilim.

Tom and Mary aren't quite sure what to make of this. - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.

pek
so
pek
eminently
pek
much

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.

Tom and Mary don't have much in common. - Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.

pek
eminent
pek
damned
pek
fairly
pek
right

All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave. - Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.

All right, I'm listening. - Pekala, ben dinliyorum.

pek
most

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

If you look from afar, most things will look nice. - Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

pek
rather
pek
a lot

They have a lot in common. - Onların pek çok ortak yanı var.

This dictionary contains a lot of information. - Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.

pek
scarcely
pek
strongly
pek
very

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.

Tom doesn't have very many friends. - Tom'un pek çok arkadaşı yok.

pek
lot

The flood caused a lot of damage. - Sel pek çok zarara neden oldu.

We played a lot of games at the party. - Partide pek çok oyun oynadık.

pek
not much

There is not much more to say. - Söylenecek pek fazla şey yok.

I'm really not much of a cook. - Ben gerçekten pek aşçı değilim.

hangi taş pekse/katıysa, başını ona vur
(Konuşma Dili) 1. Nothing can be done to help you; and if you don't believe me, go ask my boss. 2. You're to blame for the mess you're in, so don't come crying to me! Seni/Sizi
pek
very, extremely
pek
very much, a lot, quite, fairly, rather, very
pek
very much, a great deal
pek
strong, sound
pek
jolly
pek
(moving) fast, speedily
pek
rattling
pek
hard, firm
pek
unyielding, rigid
pek
spanking
pek
ever so
pek
firm

The first time, she wasn't very firm with him. - İlk kez, onunla pek sıkı değildi.

pek
stiff
التركية - التركية

تعريف pekse في التركية التركية القاموس.

pek
Sağlam, dayanıklı: "İnsan gülden nazik, taştan pektir."- H. R. Gürpınar
pek
Hızlı olarak
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok: "Pek beğendikleri ve pek sevdikleri hâlde aldatırlar."- H. C. Yalçın
pek
Bir kedi grubundaki lider kedi
pek
Sağlam, dayanıklı
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok
pek
Sert, katı
pekse
المفضلات