Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.
- Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.
The police are after the man.
- Polis adamın peşinde.
A cat ran after a mouse.
- Kedi, bir farenin peşinden koştu.
You shouldn't live merely in pursuit of your own happiness.
- Sadece kendi mutluluğunuzun peşinde yaşamamalısınız.
Men tire themselves in pursuit of rest.
- İnsanlar kendilerini dinlenme peşinde yorarlar.
I plan to pursue a career in international finance.
- Ben uluslararası finansta bir kariyer peşinde koşmayı planlıyorum.
End violence; pursue peace.
- Şiddete son ver; barışın peşinden koş.
Tom could be after your job.
- Tom senin işinin peşinde olabilir.
Tom followed behind Mary.
- Tom Mary'nin peşini bırakmadı.
Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.
- Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.