تعريف payment في الإنجليزية التركية القاموس.
- {i} ödeme
Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
- According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
Ödeme için kredi kartı kullanabilir miyim?
- Can I use a credit card for payment?
- maaş
- (Ticaret) aylık
- vergin
- {i} taksit
Ben toplu ödemeyi taksitle ödemeye tercih ederim.
- I prefer payment in full to payment in part.
- {i} ücret
Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
- The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- {i} masraf
- {i} harcama
- {i} karşılık
- (Ticaret) cebren tahsil
- edim
- means
- vasıta
O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
- She explained her idea by means of pictures.
Düşünceler kelimeler vasıtasıyla ifade edilirler.
- Thoughts are expressed by means of words.
- down payment
- on ödeme
- payment run
- Ödeme planı
- payment amount
- ödeme miktarı
- payment amount
- ödeme tutarı
- payment details
- ödeme ayrıntıları
- payment method
- ödeme yöntemi
- payment systems
- ödeme sistemleri
- payment term
- ödeme şekli
- payment terms
- vadeler
- payment terms
- (Ticaret) ödeme vadeleri
- payment by cheque
- çekle ödeme
- payment in full
- peşin ödeme
- payment in installment
- taksitle ödeme
- payment in kind
- ayni ödeme
- payment rate
- ödeme şekli
- payment against draft
- poliçe karşılığı ödeme
- payment card
- kredi kartı
- payment due
- Ödenecek olan para miktarı
- payment due by
- Belirtilen tarihte yapılcak olan ödeme
- payment due date
- (Finans) son ödeme tarihi(kredi kartı)
- payment guarantee
- ödeme garantisi
- payment history
- ödeme geçmişi
- payment in advance
- peşin ödeme
- payment related to
- ile ilgili ödeme
- payment terms
- Ödeme koşulları
- Payment In Kind
- aynı şekilde ödeme
- Payment In Kind
- mal olarak ödeme
- payment basis
- ödeme esasları
- payment bond
- ödeme teminatı
- payment by anticipation
- peşin ödeme
- payment date
- (Kanun) tediye tarihi
- payment id
- ödeme no
- payment in cash
- (Ticaret) nakit olarak ödeme
- payment in kind
- aynen ifa
- payment in kind
- (Ticaret) malla yapılan ödeme
- payment of duty
- (Ticaret) vergi ödeme
- payment of rent
- (Ticaret) kira ödemesi
- payment on deferred terms
- taksitle ödeme
- payment order
- (Avrupa Birliği) ödeme emri
- payment place
- (Kanun) tediye mahalli
- payment portion
- (Ticaret) ödeme dilimi
- payment received
- alınan ödeme
- payment settlement
- (Mukavele) borç ya da fatura ödemesi
- payment slip
- (Ticaret) ödeme fişi
- payment surplus
- (Ticaret) ödemeler fazlası
- payment taken
- alınan ödeme
- payment voucher
- (Ticaret) ödeme fişi
- partial payment
- kısmi ödeme
- parent indicator code; payment in cash; person identification code; pilot in com
- (Askeri) ana gösterge kodu; nakit ödeme; kişi tanımlama kodu; uçağı idare eden pilot
- part payment
- (Ticaret) kısmi ödeme
- part payment
- (Ticaret) kısmen ödeme
- part payment
- (Kanun) kısmen tediye
- partial payment
- (Askeri) kısmi tediye
- partial payment
- bölümsel ödeme
- partial payment
- (Askeri) KISMİ ÖDEME: Bir sözleşme uyarınca talep edilen bir veya daha çok komple cihaz tesellümünün veya talep edilen bir hizmetten belirli bir kısmının tamamlanması üzerine yapılmasına yetki verilen ödeme
- patterns of payment
- (Ticaret) ödeme yöntemleri
- means
- {i} vesile
- means
- ulaşım araçları
- means
- (Dilbilim) aracı
Telefon bir iletişim aracıdır.
- The telephone is a means of communication.
En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim.
- I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.
- means
- kolaylık
- advance payment
- (Kanun) peşin tediye
- advance payment
- (Kanun) önceden ödeme
- currency of payment
- (Ticaret) ödemenin para cinsi
- deferred payment credit
- (Ticaret) vadeli ödeme akreditifi
- dividend payment
- (Ticaret) temettü ödemesi
- documents against payment
- (Ticaret) vesaik mukabili ödeme
- down payment
- teminât
- early payment
- (Ticaret) vadesinden önce ödeme
- easy payment
- (Ticaret) ödeme kolaylığı
- excessive payment
- (Ticaret) fahiş ödeme
- interim payment
- (Ticaret) hakediş
- invoice payment
- fatura ödemesi
- lump sum payment
- (Sigorta,Ticaret) götürü ödeme
- lump sum payment
- (Ticaret) toplu ödeme
- lump sum pension payment
- (Ticaret) toptan emeklilik ödemesi
- means
- (Matematik) içler
- means
- (Ticaret) araçlar
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
- means of payment
- (Ticaret) ödeme araçları
- payments
- (Ticaret) giderler
- priority payment
- (Ticaret) öncelikli ödeme
- progress payment
- hakediş
- progress payment
- (Ticaret) istihkak ödemesi
- proof of payment
- ödeme belgesi
- receipt of payment
- (Ticaret) ödeme makbuzu
- refusal of payment
- (Ticaret) ödememe
- request for payment
- (Ticaret) ödeme talebi
- suspend payment
- (Ticaret) ödemeyi ertelemek
- withhold payment
- ödemeyi durdurmak
- banker's payment order
- banka ödeme emri
- cash payment
- peşin ödeme
- date of payment
- ödeme tarihi
- day of payment
- ödeme günü
- deferred payment sale
- uzun vadeli satış
- deferred payment sale
- taksitle satış
- delay of payment
- borç ertelemesi
- delay payment
- ödemede gecikme
- delay payment
- temdit
- demand for payment
- ödeme talebi
- demand payment
- ödeme iste
- dividend payment date
- temettü dağıtım tarihi
- double payment
- mükerrer ödeme
- down payment
- peşinat
Tom onun peşinatını ona geri vermemizi istedi.
- Tom demanded that we give him back his down payment.
Peşinat için yeterli para biriktirebilir misin?
- Can you save enough money for the down payment?
- down payment
- teminat
- down payment
- depozito
- effect payment
- ödeme yapmak
- final payment
- son ödeme
- forced payment
- cebren tahsil
- form of payment
- ödeme şekli
- full payment
- tam ödeme
- immediate payment
- peşin ödeme
- made a payment
- ödeme yap
- make a payment
- ödeme yap
- means
- para
O, kazandığından çok para harcıyor.
- He lives beyond his means.
Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
- They live beyond their means.
- means
- yöntem
- means
- gelir
Bu işaret yürüme anlamına gelir.
- This signal means don't walk.
Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
- Amnesia means loss of memory.
- means
- yol
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Akla gelebilecek her yolu denedim.
- I have tried every means imaginable.
- mode of payment
- ödeme şekli
- order of payment
- ödeme emri
- presentment for payment
- ödeme için ibraz
- rate of payment
- ödeme oranı
- redundancy payment
- işten çıkarma tazminatı
- regular payment
- düzenli ödeme
- render payment
- ödeme yapmak
- sight payment
- görüldüğünde ödeme
- stop payment
- çekin tediyesini durdurmak
- support payment
- destek ödemesi
- suspension of payment
- ödemenin durdurulması
- terms of payment
- ödeme koşulları
- time of payment
- ödeme zamanı
- time of payment
- vade
- time payment
- taksitle ödeme
- advance payment
- on ödeme, peşinat, avans
- by sight payment
- (Finans) Belgelerin ibrazında yapılan ödeme ile
- channel payment
- kanal ödemesi
- co payment
- co ödeme
- confirmation of receipt of payment
- ödeme makbuzu onayı
- countermand of payment
- ödemenin durdurulması emri
- dowry payment
- Başlık parası
- early payment
- vadesinden önce ödeme, erken ödeme
- last payment date
- En son ödemene yapılan tarih
- late payment fine
- geç ödeme para cezası
- payment term
- (Ticaret) vade
- payments
- ödenti
- receipts and payment account
- tahsilat ve ödemeler hesabı
- side payment
- yan ödeme
- wage payment
- ücret ödeme
- wire transfer payment
- banka havalesi ödeme
- means
- {i} servet, varlık
- means
- ne pahasına olursa olsun
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
- means
- taşıtlar
- means
- (Mukavele) vasıta, araç, vesile
- means
- {i} servet
- means
- şüphesiz
Şüphesiz onu ben yapacağım.
- I'll do it by all means.
İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.
- The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
- means
- means to an end araç
- payments
- tediyat