patlamak

listen to the pronunciation of patlamak
التركية - الإنجليزية
burst
explode
blow up
go off

The bomb was set to go off in thirty minutes. - Bomba otuz dakika içinde patlamak üzere ayarlanmıştı.

puncture
break out
(Havacılık) detonate to
cost
displode
bored to death
to be bored to death
(deyim) let loose
(Dilbilim) pop off to
(deyim) take fire
be bored to death
fulminate
(for something unpleasant) to break out
erupt

Tom looked like a volcano about to erupt. - Tom patlamak üzere olan bir volkan gibi görünüyordu.

Mary looked like a volcano about to erupt. - Mary patlamak üzere olan bir volkan gibi görünüyordu.

(lastik) blow out
to explode, give vent to one's feelings
plunk
snap
to split open; to burst open
go pop
to be ready to explode or feel like screaming owing to (anger or boredom)
set back
let fly
detonate
break
crack
(Konuşma Dili) (for something) to cost (someone) (so much): Bu daire ona beş yüz milyona patladı. This apartment cost him five hundred million. Patlama! (Konuşma Dili) Just hold your horses a minute!/Don't blow your stack!
go up
to burst, explode, blow up
pop
plonk
spring
to burst, to explode, to go off, to blow up, to pop, to detonate; (yanardağ) to erupt; (lastik) to puncture; to break out, to blow up; to burst out; to be bored to death; to cost
knock back
blow
burst out
fume
brust
patlama
{i} explosion

The huge explosion killed six people. - Büyük patlamada altı kişi öldü.

The whole sky lit up and there was an explosion. - Bütün gökyüzü aydınlandı,bir patlama vardı.

patlamak (lastik)
blow out
patlamak (olumlu bir şekilde)
boom
patlamak (yanardağ vb)
erupt
patlamak üzere
gorged
patlamak üzere olmak
brew
patlamak üzere olmak
simmer
pahalıya patlamak
to pay an arm and a leg for
patlama
eruption

Famine followed upon the eruption of the volcano. - Yanardağ patlamasını kıtlık izledi.

OMG, the volcanic eruption was HUGE! - Aman tanrım, volkan patlaması devasaydı.

patlama
blow out
patlama
{i} burst

The day before Thanksgiving, the supermarkets are full to bursting. - Şükran Günü'nden bir önceki gün süpermarketler patlamaya hazır.

The buds began to burst. - Tomurcuklar patlamaya başladı.

patlama
cl-p
patlama
(Avcılık) blasi
patlama
burst-up
patlama
combustion
patlama
(Jeoloji) bump
patlama
spalling
patlama
flame out
patlama
blow-out
patlama
blowing-up
patlama
detoration
patlama
outcrop
patlama
(Kimya) deflagration
patlama
blasting
patlama
blowout
patla
explode

I'd explain it to you, but your brain would explode. - Onu size açıklardım, ancak beyniniz patlardı.

The time-bomb exploded with a loud noise. - Bir saatli bomba bir gürültü ile patladı.

patla
{f} bursting

The day before Thanksgiving, the supermarkets are full to bursting. - Şükran Günü'nden bir önceki gün süpermarketler patlamaya hazır.

patla
{f} exploding

They could hear the sounds of shots and exploding shells. - Atış seslerini ve patlayan kabuk seslerini duyabiliyorlardı.

patla
{f} burst

Our water pipes burst. - Bizim su boruları patlamış.

The water pipes froze and then burst. - Su boruları dondu ve sonra patladı.

patla
fulminate
patla
{f} erupting
patla
erupt

Violence erupted all over the city because of the food shortages. - Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.

People suffered heavy losses in the eruptions. - İnsanlar patlamalarda ağır kayıplara maruz kaldılar.

patla
{f} exploded

The time bomb exploded with a loud noise. - Saatli bomba büyük bir gürültüyle patladı.

The time-bomb exploded with a loud noise. - Bir saatli bomba bir gürültü ile patladı.

patlama
detonation
patlama
{i} erupting
patlama
outburst
patlama
{i} exploding
patlama
outbreak
patlama
backfiring
patlama
{i} blast

The blast destroyed everything. - Patlama her şeyi tahrip etti.

A lot of people were killed by the blast. - Patlamada birçok insan öldü.

patlama
to blast
patlama
explosion-proof
bomba gibi patlamak
1. to explode in a fury, explode like a bomb. 2. (for an unexpected event) to astound people
can sıkıntısından patlamak
to get bored to death
can sıkıntısından patlamak
be consumed with boredom
can sıkıntısından patlamak
be bored stiff
elinde patlamak
(Konuşma Dili) blow up in someone's face
elinde patlamak
(Konuşma Dili) explode in someone's face
fırtına patlamak
(for a storm) to break suddenly
fırtına patlamak
squall
hava patlamak
for a storm to break
içeriye patlamak
implode
kabak başına patlamak
be left holding the baby
kabak başına patlamak
carry the can
kabak başına patlamak
bear the brunt of
kabak başına patlamak
be left holding the bag
kabak başına patlamak
absorb the main blow
kabak başına patlamak
to carry the can
kabak başına/başında patlamak
colloq . to bear the brunt of something; to catch the blame for something
lastiği patlamak
to have a blowout
lağım patlamak
for a sewer to burst
patlama
plosion
patlama
fulmination
patlama
simmer
patlama
puncture

The puncture wound was very deep and had to be examined for infection. - Patlama yarası çok derindi ve enfeksiyon için muayene edilmesi gerekiyordu.

patlama
fireworks

Last night an explosion took place at a fireworks factory. - Dün gece havai fişek fabrikasında bir patlama meydana geldi.

Yesterday, an explosion occurred at the fireworks factory. - Dün havai fişek fabrikasında bir patlama oldu.

patlama
boom

The computer industry is enjoying a boom. - Bilgisayar endüstrisi bir patlama yaşıyor.

Sami's business was booming. - Sami'nin işi patlama yaşıyordu.

patlama
burst up
patlama
bang

Tom heard a loud bang. - Tom yüksek sesle patlama duydu.

There was a loud bang. - Yüksek sesli bir patlama oldu.

patlama
crack
patlama
blowup
patlama
detonating
patlama
fulminating
patlama
explosion, burst, blast, detonation; eruption
patlama
clp
patlama
backfire
silah patlamak
1. for war to break out. 2. for a weapon to fire
sıkıntıdan patlamak
to be bored stiff
sıkıntıdan patlamak
be bored stiff
top gibi patlamak
(for a piece of news) to explode like a bomb
tuzluya mal olmak/oturmak/patlamak
to cost (someone) a bundle
ödü kopmak/patlamak
to be badly frightened, be scared out of one's wits
ödü patlamak
be scared of
التركية - التركية
Yarılmak
Ansızın bir gürültü duyulmak
Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek
İç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilâk etmek
Çok sıkılmak, sıkıntı ve sabırsızlığını belli etmek
Aşırı tepki göstermek
Yırtılıp açılmak
Yarılmak: "Fukaranın hem sağ bileği çıkmış, hem davulu patlamıştı."- R. N. Güntekin
Ansızın, tehlikeli ve gürültülü bir şey baş göstermek. Çok sıkılmak, sıkıntı ve sabırsızlığını belli etmek: "Sanıyorum ki, istimi fazla gelmiş kazanlar gibi hırslarından patlayacaklar."- O. C. Kaygılı
Herhangi bir durum veya bir değerin yitirilmesine yol açmak, mal olmak
Ansızın, tehlikeli ve gürültülü bir şey baş göstermek
Görünür duruma gelmek, ortaya çıkmak, yeşermek
Yırtılıp açılmak: "Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı."- O. Kemal
atılmak
infilak etmek
içinde patlamak
(Ev ile ilgili) (Argo) Planlanan birşey yolunda gitmemek, başarısız olmak
Patlama
sadme
patlama
Patlamak işi
patlama
Birdenbire gelişme
patlamak
المفضلات