İkinizin tanışık olmasına inanmıyorum.
- I don't believe you two are acquainted.
Sami katiliyle tanışık gibi görünüyordu.
- Sami seemed to be acquainted with his killer.
Hayır, onu tanımıyorum. Tabii ki, ben onun kim olduğunu biliyorum, ama ben şahsen onunla tanışmış değilim.
- No, I don't know him. Of course, I know who he is, but I'm not personally acquainted with him.
Kasabadaki herkesle tanışmıştı.
- He was acquainted with everybody in town.