Tom ve Mary birbirlerini tutkuyla öptüler.
- Tom and Mary passionately kissed each other.
Tom ve Mary birbirlerini tutkuyla öptüler.
- Tom and Mary kissed each other passionately.
Çoğu insan bir şey hakkında çok tutkuludur.
- Most people are very passionate about something.
O, tutkularını bastırdı.
- He subdued his passions.
Tom açıkçası bu konuda çok tutkulu hissediyor.
- Tom obviously feels very passionate about this.
Çoğu insan bir şey hakkında çok tutkuludur.
- Most people are very passionate about something.
Politika konusunda daima çok hırslı oldum.
- I have always been very passionate about politics.
Ben işim hakkında hırslıyım.
- I'm passionate about my job.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
O çok zeki ve hırslı.
- She is very intelligent and passionate.
Mary işi hakkında çok hırslı.
- Mary is very passionate about her work.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Erkekler ve kadınlar arasında arkadaşlık olamaz. Tutku, düşmanlık, aşk, aşırı sevgi olabilir ama dostluk asla.
- Between men and women there is no friendship possible. There is passion, enmity, worship, love, but no friendship.
Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
- I have no special talents. I am only passionately curious.
Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
… to obtain the knowledge of some passion of the circle.
It started as a hobby, but now my motorbike collection has become my passion.
Great pleasure mixt with pittifull regard, / That godly King and Queene did passionate .
... and passionately about the david t ...
... this experience as well as passionately as i am you know yes ...